19. BÖLÜM (Sezon Finali)

311 27 8
                                    


Bölüm şarkıları;
Benim hayatım bu (Atakan Ilgazdağ- Söz Dizi Müziği)
Alın Yazısı
Gülümse Annem

"Ölmüş birini özlemek dünyanın en çaresiz hissi...Her şey onarılıyor ama bu onarılamıyor..."

Emre KURT (KANDEMİR) 'un anlatımıyla;

Benim için kardeş demek özlemdir. Özlem nedir peki?

Benim için aile demek eksikliktir. Eksiklik nedir peki?

Benim için korku demek kaybetmektir. Kaybetmek nedir peki?

Özlemin tanımı; bir kimseyi ya da bir şeyi görme, kavuşma isteğidir. Ama benim için özlemin tanımı; kardeştir. Dicle'dir. Ferhat'tır. Onlara kavuşma, onlar ile zaman geçirme isteğidir.

Eksikliğin tanımı; ihtiyaç duyulan şeydir. Ama benim için eksikliğin tanımı; ailedir. Anne'dir. Baba'dır. Kardeş'tir. Hatta belki amca'dır. Dede'dir. Ama ailedir.

Korkunun tanımı; belirli bir tehdit olarak algılanan duygudur. Ama benim için korkunun tanımı; kaybetmektir. Kayıptır.
Kız kardeşimi kaybetme korkusudur. Ölüm korkusudur. Ölüm'dür. Onu bir daha görememe korkusudur. Onun sana bir kere bile 'abi' dediğini duymadan bu dünyadan göçüp gitme korkusudur. Anne ve babanı affedememe korkusudur.

Koca bir karanlığın içindeyim. Kulaklarımda tek bir ses belirtisi, herhangi bir çınlama dahi yok. Ölüm bu mu? Korku bu mu? Biz zaten ölüm ile burun buruna değilmiyiz? Bizim işimiz zaten ölüm değil mi?

Karşımda ki karanlığa bakarken gerçekten düşündüm. Ölüm korkusu benim içinmiymiş? Hayır benim için değil. Kız kardeşime bir acıyı daha yaşatma korkusuymuş. Varsın beni bilmesin. Varsın abisi olduğumu hiç öğrenmesin. Tek dileğim bunca düşüncenin arasında gerçekten karanlığı seçersem, onun acı çekmesidir.

Kulağıma sesler geliyordu. Düşük bir kalp ritmi. Birinin sesini duyuyordum. Anlamadığım bir şeyler söylüyordu. Sadece tek bir şey duydum saniyeler sonra. "Çok kan kaybetmiş, kan lazım."

Ameliyattaydım değil mi? Bu kalp ritimleri bana aitti. Ne olmuştu bana? En son hatırladığım şey vurulduğumdu. Bir it'i leş etmek için kayanın dışına çıkmıştım. Onu öldürmüştüm lakin saliseler önce beni vurmuştu. Kayanın dibine düşüp yavaş yavaş bilincini kaybetmiştim. Kulaklıktan Dicle'nin sesini duymuştum ama yanıt verememiştim. Aradan bir kaç dakika geçmişti ki birisi başımı dizlerine koymuştu. Bu kişi Dicle'ydi. Benim kız kardeşimdi. Ama ben ne gözlerimi açabilmiştim. Ne de en ufak bir şey söyleyebilmiştim. Yalnızca onun sesini duyduğumda yaptığım şey inlemek olmuştu.

Şimdi duyduğum sesler ise ölümün kıyısında olduğumu bana gösteriyordu. Söylemek istedim. İnsan ölürken yapamadıklarına üzülürmüş ben de bunu şimdi anladım. Dicle'ye onun abisi olduğumu söylemek istedim.

Yaşamak istedim, kardeşim için yaşamak istedim...

Ama bu karanlığın içinde en ufak bir ışık dahi yoktu. Sanki tüm yollar kapanmış gibi.

Birden bir ışık çıktı karşıma. O ışık büyüdü, büyüdü ve büyüdü. Ölüyor mıydım şimdi. O beyaz ışık bu muydu?

Ama hayır. Ölmedim. Kendimi bir hastane koridorunda buldum.

Burada ne işim var?

Burası bilmediğim bir hastaneydi. Eğer Şırnak'taki hastanelerden biri olsaydı bilirdim. Çünkü defalarca gelmiştim. Hem şehit olan arkadaşlarım hem de yaralılar için. Ama burası Şırnak değildi.

YAVRU VATANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin