"Başka emri var mıymış hanımefendinin?" Jongdae ellerini beline koyduğunda sırıttım. Çiçekli nineyi bizden başka bir şey istesin diye ikna etmeye çalışsak da başaramamıştık işte. En sonunda dayanamayıp tamam, getireceğim sana kocanı diyerek çıkmıştım odadan. Chanyeol kabul ettiğim için yol boyu bana bayağı kızmıştı. Üzüldüğümü görünce de kızmayı bırakıp diğer ikiliyi beklemiştik. En sonunda onlar da geldiğinde çıkmıştık huzurevinden.
"Ya onu boş ver. Hemşireyi oyalasın diye gönderdiğimiz Chanyeol bir boka yaramamış." Sehun kahkaha atarak söylediğinde ben de gülmeden edememiştim. Şu an Jongdae'nin dediğine göre çok güzel tteokbokki yapan bir restoran varmış ve huzurevine çok yakınmış. Oraya doğru yürüyorduk hep beraber.
"Sehun seni dövdüğüm günleri çok özledin galiba." Sehun sekerek bizden öne geçtiğinde kaçışına güldüm. "Telefonunu verir misin?" Chanyeol tek elini bana uzatıp sorduğunda hiç düşünmeden arka cebimde duran telefonu ona verdim. Açmam için bana baktığında telefonun arka kısmında duran parmak izi okuyucusuna dokunarak açtım telefonu. Başka biri sorsa hayatta bu kadar sakin vermezdim. Önce ne ihtiyacı olduğunu sorar ve zihnimde önemli olup olmadığını tartardım ama Chanyeol istemişti sonuçta.
İşini halledip bana uzattığında ne yaptığına bakmak için telefonu geri açtım. Son aramalardan beni son arayan numarayı, yani Darwin tokalı hemşireyi engellemişti. Şaşkınlıkla ona baktım. "Neden engelledin hemşireyi?" omuz silkip bileğindekini gösterdi. Her şeyin bahanesi oydu, sinirim bozuluyordu artık. "Hayatıma bu kadar karışman doğru mu sence?"
"Hayatına karışmıyorum. Chimide Ai'yi çıkardığım zaman engeli geri açabilirsin." Çok rahat bir şekilde söylemişti bunu. Elimdeki telefonu alıp kafasında kırasım vardı çok fena. "Yo, şimdiden açtım bile." Engeli cidden açıp telefonu geri arka cebime koyduğumda kaşlarını çatıp durdu bir anda. Ben de ona uyup diyeceği şeyi kollarımı göğsümde kavuşturarak bekledim. "Neden şimdiden açtın?"
"Bileğindeki yüzünden hayatıma karışamazsın."
"Hayatına karışmıyorum, Baekhyun. Hatırlarsan bunu bileğime sen taktın ve sorumluluk alacağını söyledin. Oysaki ben ortada alınmış bir sorumluluk göremiyorum." Alayla söylediği şeye aynı şekilde güldüm. Ben mi sorumluluk almıyordum? Bu çocuk bileğindeki yüzünden şu an burada olduğumuzu unutmuş olmalıydı herhalde. "Of, abartmayın bir şeyi de. Geldik zaten restorana, içeride kesinlikle kavga istemiyorum." Jongdae beni hareketlendirmek için kolumdan tutarak restorana çekiştirdiğinde ona direnmeden girdim restorana.
İçerisi sandığımdan kalabalıktı. İşlek bir yer olmalıydı burası. Jongdae boş bulduğu masaya beni çekiştirirken bir yandan etrafı inceliyordum. Geneli yaşlıydı, genç cidden yok denecek kadar azdı. Jongdae bu mekanı nereden bulmuştu?
Hep beraber boş masaya oturduğumuzda sipariş almaya büyük gözlü, ortadan ayrılmış simsiyah saçlı ve cidden yakışıklı bir genç geldi. "Jongdae, hoş geldin. Uzun zamandır uğramıyorsun buralara." dediğim gibi, Jongdae biraz fazla popülerdi. Okulumuza oldukça uzak olan bu mekanı nereden biliyor diye hayret etmiyordum artık fakat önümdeki ikili alışık olmadığı için şaşırmıştı tanıdık birini bulmasına. "Hoş buldum, Kyungsoo. Arkadaşlarımla geçerken uğrayayım dedim, hem seni de görmüş oldum. Her zamankinden masayı donatır mısın acaba?" Kyungsoo hepimize tek tek bakıp en sonunda gülümseyerek ayrılmıştı yanımızdan. Sanırım Jongdae'nin bu mekanı nereden bildiğini de öğrenmiş olduk.
"Buradan nasıl tanıdığın olabilir?" Sehun en sonunda şaşkınlığını gizleyemeyerek sorduğunda sırıttım bu haline. Jongdae umursamazca omuz silkti. "Kendisi ilk crushlarımdan olur. Bu yüzden kimse yan gözle bakmıyor ona." Son cümleyi söylediğinde hepimize tehtitkâr bakışlarından attı. Bana boşuna bakıyordu, benim başım ne kadar karşımdakinin haberi olmasa dahi bağlıydı sonuçta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chimide Ai ||Chanbaek
FanfictionByun Baekhyun, çocukluktan beri sevdiği Park Chanyeol'e cidden sihirli olduğunu düşünmediği bileziği takar ve onun için kendini hiç beklemediği bir konumda bulur.