"Bir dakika, bir dakika. Sen ne dedin?" Chanyeol sinirle kolumu tutup yüzüme resmen tısladığında korkuyla gözlerimi kapattım. Korktuğumu fark etmişti herhalde, elini hemen çekti, kolumdaki boşluk hissine alışamadım bir an. Gözlerim yarım açık ona bakıyordum, tepkisine göre davranacaktım. Bir anda acıyla inledi ve yere çöktü.
Pekâlâ, sanırım hikayeyi anlatmak için çok ileriden başladım. Büyük ihtimal şu an ne olduğunu anlamadınız ve mal mal ekrana bakıyorsunuz, haklısınız aslında. İzin verin anlatmaya tekrardan başlayayım. Chanyeol bana tabiri caizse tıslamadan öncesine gidelim hep beraber, ne dersiniz?
Bir yaşındayım. Tamam, biraz fazla geriye gittiğimi düşünebilirsiniz ama merak etmeyin, kısaca bahsedip geçeceğim. Annemin deyimine göre ilk kelimem Chanyeol olmuş. Hatta ilk doğduğumda doktor kulağıma "Ömür boyu Chanyeol'u seveceksin!" diye fısıldamış. Tanrı beni yarattığında yaratılma amacımı Chanyeol'u sevmek olarak açıklamış.
Tamam, tamam. Abartıyorum belki fakat onu cidden sevdiğimi anlamanızı istiyorum. Benimki öyle basit bir sevgi değil, Jongdae hep ona aptal aşık gibi baktığımı söyler fakat ben ona hayatım ona bağlıymış gibi bakıyordum sadece. Hani filmlerde olur ya, başrol karakterin başına silah dayarlar ve son sözünü söylemesini isterler. Benim hayatım hep öyle geçiyor. Başrol karakter gibi ölürsem film biter fakat o silah kafamın ucundan hiç çekilmiyor.
Konudan biraz fazla saptık. Chanyeol ile ilk tanışmamızdan kısaca bahsetmem gerekirse kendisi zaten beşik kertmem olur. Yani o anı tam hatırlayamıyorum ama annemin anlattığına göre ikimizin beşikleri yan yanaymış hep. Ben ondan birkaç ay önce doğmuşum, onun doğuşunun güzelliğini izlemem gerekir diye düşünmüşüm herhalde. Hatta ben doğduğum zaman Chanyeol'un annesi daha Chanyeol üç aylık olmasına rağmen ben de doğuracağım diye inat etmiş. Kendileri annem ile çocukluk arkadaşı olur. Hatta ben de Chanyeol ile çocukluk arkadaşı olur, sonra bir anda ona aşık olduğumu söylerim ve hep beraber oluruz gibi düşüncelere kapılmıştım. Hayat o kadar toz pembe değilmiş maalesef.
Çocukluğumuz beraber geçti, bu doğru. Kendisi ile de iyi anlaşıyoruz aslında. Peki, diyeceksiniz, neden üzgünsün o zaman? Neden beraber olamadınız, o peri masalı neden gerçekleşmedi?
İlkokul sondayız. Her şeyin çok güzel başladığı bir gündeyim. Nasıl güzel başlamasın ki, yanımda Chanyeol var. Sınıfa yeni bir kız geldi. Uzun, dümdüz saçları ve kakülleriyle tüm dikkatleri kendine çekmişti zaten ilk bakışta. Prenses pembe tekerlekli çantası vardı, ona o an özeneceğimi anlamıştım zaten. İsmini şu an söylemek istemiyorum, zaten sürekli duyacağız. Geldi işte sınıfa, kendini tanıttı ve sınıftaki herkes bir anda aşık oldu ona.
Chanyeol de dahil.
Sonraki günler Chanyeol benim yerime onunla takılmaya başladı. Annesine fazladan beslenme koymasını söylüyordu, aslında bu hep yaptığı bir şeydi. Sadece benim içindi ama bu, bana özel annesinden beslenmesini fazla koymasını isterdi ve biz beslenme saatinde beraber paylaşır yerdik hepsini. Şimdi ise benim yerimde o kız vardı.
Basit bir beslenme saatiyle başladı her şey. Chanyeol artık yanıma gelmiyordu, her şeyini o kızla yapıyordu ve ben onun hayatından yavaşça siliniyordum. Benim artık günümün aymadığını gören annem, gidip Chanyeol'un annesiyle konuşuyor bu konuyu. Beni Chanyeol ile bir odada bırakıyorlar sorunlarımızı çözmemiz için.
"Benimle bir sorunun var mı?" Chanyeol umursamazca soruyor, daha da çok kırılıyorum.
"Asıl senin benimle bir sorunun mu var?"
"Benim yok." İnada bindiriyorum olayı.
"O zaman benim hiç yok." dediğimde omuz silkip gidiyor odadan. Annesine sorunu hallettiğimizi söyleyip çıkıyor evden. Onunla düzgünce son konuşmamız buydu herhalde, buna da düzgün denilirse.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chimide Ai ||Chanbaek
Fiksi PenggemarByun Baekhyun, çocukluktan beri sevdiği Park Chanyeol'e cidden sihirli olduğunu düşünmediği bileziği takar ve onun için kendini hiç beklemediği bir konumda bulur.