Biliyorum, bu dörtlünün sürekli bir odada oturup aynı konuları konuşmasından bıktınız fakat benim kadar bıkamazsınız, emin olun. Şimdi daha toplaşmasak dahi Chanyeol duyduğu şeyle dayanamayıp hemen bizimkileri aramış, buraya gelmelerini bile beklemeden olanları onlara anlatmıştı. Bu arada sürekli dönüp dolaşıp aynı konuya geliyor, hiçbir ilerleme kat edemiyorduk. Ne yaparsak yapalım, artık Chimide Ai hayatımızda olmasa dahi bu kız benim peşimi bir türlü bırakmıyordu. Üstelik kaç gündür görmüyordum da onu. Buna rağmen orada olacağımı nasıl bilmişti, Chanyeol ile konuştuğumuzda da bizi izlemiş miydi anlam veremiyordum.
"Özür dilerim, bir anda hak etmediğin halde çıkıştım sana." Şimdi ise diğer ikilinin gelmesini ayakta beklemek yerine yatağa oturarak beklemeyi seçmiş, Chanyeol'un dediği şeyle ona dönmüştüm. "Ben senden artık bir şey beklemiyorum, Chanyeol."
"Efendim?" dediğimden bir şey anlamamış gibi kaşlarını çattı, üstü pembe postitlerle dolu çalışma masasına yasladı bedeneni. "Beni mutlu etmeni, üzmeni, kırmanı ve hepsinin tek tek altından bir anlam çıkarmamı beklemiyorum artık." Dediğim şeyle kollarını göğsünde birleştirdi ve çatık kaşlarını olabilirmiş gibi daha çok çattı.
"Çünkü dediğim gibi, ben bu saatten sonra seni düşünmeyeceğim." ve böylece, beni bir daha kıramazsın. Biraz önce evinin önünde onu oturur halde bulduğumdaki gibi baktı bana. Gözlerinde yine okuyamadığım o duygular geçiyordu ve dediğim şeyler yüzünden pişman olmaya gidiyordum yine. Yutkunarak ne kadar istemesem dahi çektim bakışlarımı ondan. Biliyordum, ona her baktığımda ondan vazgeçmeye çalıştığım için pişman olacaktım. Üstümde gezinen bakışlarına rağmen ona bakmaya bir daha cesaret edemedim.
Kapı çalınmadan direkt açıldığında gözlerim oraya kaydı. Jongdae ve Sehun, siyah montların iyice sarılmış ve titreye titreye içeri girdiler. Jongdae beni gördüğü gibi kollarını boynuma doladı, ben de hiç düşünmeden karşılık verdim ona. "Nerelerdeydin? Her yerde seni aradık."
"Kyungsoo ile birlikteydim."
"Ne! Dur, benim Kyungsoo mu?" Kendini gösterip büyümüş gözlerle bana baktığında kafamla onayladım onu. "Evet, sağ olsun beni buraya kadar bıraktı. Motoru çok havalı, değil mi?" Söylediğim şey Kyungsoo ile olmamdan daha da şaşırtmış olacak ki gözlerini yapabilirmiş gibi daha da çok açmaya çalıştı. "Yok artık! Bir de motoruna bindim de de tam olsun."
"Bindim, ne oldu ki?" Sehun gelip tam yanıma oturduğunda konuştuğumuz konu dikkatini çekmiş olmalı ki Jongdae'nin vereceği cevabı benim gibi bekledi. "O motoru bana bile dokundurtmadı da kendisi." Söylediği şeyle şaşırdığımda Sehun da hemen konuşmaya daldı. İnsan ilk bir merhaba derdi, bu da hemen dedikoduya atlamıştı. "Bir dakika, sana hiç dokundurtmadı ve Baekhyun ile daha yeni tanışmasına rağmen motoruna binmesine izin verdi, öyle mi? Havada bok kokusu alıyorum beyler." imalı gülüşü ve yüz ifadesini her şekle büründürdüğünden dediği şey komiğime gitmişti, sırıtmadan edememiştim.
"Konumuz bu mu cidden?" Chanyeol sinirli olduğunu belli eden sesiyle konuştuğunda hepimiz suspus olmuştuk. Bir elini masanın üzerine koydu ve oradan destek aldı. "Ha, evet, Sooyoung'un peşindeki kötü ruh duruyor demiştiniz." Sehun Chanyeol'den dayak yememek için geri ciddi haline büründüğünde dediğini onaylamak için başımı salladım.
"Doğruyu söylemek gerekirse bunu bekliyordum fakat emin değildim, çok düşük bir ihtimaldi bu." Jongdae derin bir nefes alıp konuşmaya başladığında hepimiz ona odaklandık. Hatırlıyordum, yine bu odada topladığımız zaman sormuştum ona bileziği çıkardığımızda kötü ruh da gider mi diye. O ise beni cevaplandırmamıştı, konu değiştirmişti. Sanırım sebebini öğrenmiş olduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chimide Ai ||Chanbaek
FanfictionByun Baekhyun, çocukluktan beri sevdiği Park Chanyeol'e cidden sihirli olduğunu düşünmediği bileziği takar ve onun için kendini hiç beklemediği bir konumda bulur.