italianhater321: alındım
italianhater321: gücendim
italianhater321: neredeyse ananaslı pizzayı bana tercih edeceğini düşüneceğim
Danilo: Nereden çıkardın canım
Danilo: Halbuki çok da iyi anlaşıyoruz
italianhater321: naz yapıyorsun naz
italianhater321: italya'da böyle demek ki (görüldü)
-
Konuşmamızın bir dahaki denememe kadar son bulduğunu gösteren görüldü işaretini de aldıktan sonra telefonu cebime yerleştirdim ve tekrar yemeğe döndüm.
Zaten günün büyük bir bölümünü yemek yaparak geçiriyorken, bir de aynı ortamda olduğumuz halde ona yakalanmadan mesaj atmak için uygun bir zamanı kovalamak benim adıma işleri fazlasıyla zorlaştırıyordu.
Yine de bundan keyif almadığımı söyleyemezdim.
Bunun nasıl başladığı ise fazla karışık sayılmazdı.
Çalıştığı yerde farklı yetenekleri tehdit olarak gören şefi tarafından pek de kısa denilemeyecek bir süredir psikolojik baskı altında bırakılan ve bir gün istifasını vermek üzere son kez işe gelen genç bir aşçı,
Ve aynı gün tüm bunlara son vermek üzere çıkagelen büyülü bir İtalyan.
Travmatik bir geçmişe sahipseniz bu tarz kahramanlıklarla karşılaştığınızda iki seçeneğiniz olur: Ya o kişiyi hayatınız boyunca bir mentor olarak görürsünüz, ya da aşık olursunuz.
Bir mentor arayışında değildim.
Mesajlarda bir Golden Retriever gibi görünüyor olsam da gerçekte bir buzdolabından farksız davranıyor olmam bana bunu iyi gizleyebildiğimi düşündürüyordu. Ya da olması gerektiği kadar diken üstünde değildim.
"Evet, 3 dakika içinde servise geçiyoruz!"
Dikkatimi dağıtan sesle birlikte düşüncelerimden ayrıldığımda sadece çelik seslerinin duyulduğu mutfaktaki kasvetli havayı bile saniyeler içerisinde güneşli bir güne çeviren adama dönmüştüm.
Beyaz gömleğinin üzerine giydiği lacivert ceketi ve her zaman onlarla uyum içinde olan yüzükleriyle tam anlamıyla jilet gibi görünürken odak noktamın yemek olması için çok fazla çaba sarf ediyordum.
Fakat birden bire omzumda beliren elin buna yardımcı olduğu söylenemezdi.
"Çıkaracağınız tabaklardan şüphem yok," Mutfağa dönük bir şekilde yüksek sesle konuştu elini indirmeden önce, o ana kadar ne kadar kasıldığımı fark etmemiş olmalıydım ki omzumdan neredeyse bir ton yük kalkmış gibi hissediyordum.
"Fakat bu geceki misafirlerime karşı her zamankinden biraz daha fazla titiz olduğumu bilmenizi istiyorum." Başımı belli belirsiz salladığımda sonunda bana nefes almam için alan tanımış ve uzaklaşarak diğerlerinin yemeklerini kontrol etmeye başlamıştı.
Bir süre sonra yemek ve servis işini halletmiş olmanın verdiği yorgunluk ve rahatlıkla mutfakta farklı yerlere dağılmıştık.
"Şefin özel misafirleri kim biliyor muyuz?" Burcu tezgaha yaslanırken konuştu. O sırada duvardaki saate bakıyordum, çıkmamız hiç yoksa bir saati bulacaktı.
"Belki ailesidir." diye yanıtladı Tuğçe.
Deren ellerini peçeteyle kurularken başını olumsuz anlamda salladı, "Sanmam. Ailesini ilk kez getirmiyor, yine de bu kadar stresli değildi. Başka birileri olmalı."
Umursamaz görünmemek için başımı onaylarcasına salladım. Pek de umursamıyordum, çünkü misafirlerini ağırladıktan sonra bizimle günün özetini çıkararak tatlı tatlı sohbet ettiği bölümü daha çok seviyordum.
"Benim bir tahminim var ama.." diye atılan Kerem bir yandan da dolapta baştan savma yerleştirdiği ve neredeyse devrilmek üzere olan tencereleri itmekle uğraşıyordu.
"Biraz önce içerideydim, şefin yaşlarında bir kadın ve kadının anne babası olduğunu düşündüğüm bir çift vardı. Ayrıca samimilerdi de." Birden omuzlarım dikleşmiş ve sohbet ilgimi çekmeye başlamıştı. Kerem'in sonunu munzur bir ses tonuyla söylediği cümlesinin nereye bağlanacağını biliyor gibiydim, sadece duyup duymak istemediğimden emin değildim.
Kerem aklımı okuyormuşçasına cümlesini devam ettirdiğindeyse afallamama yine de engel olamamıştım.
"Bence sevgilisi ve sevgilisinin ailesini ağırlıyor."
Günü bitirmeden önce daha iyi bir haber alamazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blind taste |
Fanfiction"... bir gün istifasını vermek üzere son kez işe gelen genç bir aşçı, ve aynı gün tüm bunlara son vermek üzere çıkagelen büyülü bir italyan."