• 22 •

388 28 128
                                    

selam :)

-

"Buraya ilk gelişi küçük yaşlarda olmuştu, o zamanlar kalıcı değildi ama içinde hep bir hayranlığı olduğunu biliyordum. Sanırım yeni bir başlangıç fikriyle büyük bir bağ kurmuştu."

Bir güne daha fazla macera sığdıramayacağımı düşünüyordum fakat düşüncelerimin aksine İtalya'dan dönerek oğluna -ve bana- sürpriz yapmaya karar vermiş Eleonora Hanım ile karşılaşmaya mecbur bırakılırken kaçma fırsatımı gözden bile geçirememiştim.

"Gördüğün gibi buradaki ziyaretlerimde de Türkçe konuşmam konusunda ısrar ediyor, yine de onun kadar iyi değilim." 

"Stai andando bene, mamma."

"A ogni uccello il suo nido è bello, mi cara."

"Ona iyi iş çıkardığını söyledim ama hala ev gibisinin olmadığını söylüyor," Parmaklarımla oynarken bana dönerek açıklama yaptığında yarım ağız gülümseyip onu onayladım, sıkıntıdan aldığım nefesleri bile sayarken İtalyanca konuştuklarını fark etmemiştim.

"Neden içmiyorsun Alican?" Annesi üzerindeki yağı neredeyse donmak üzere olan kahvemi işaret ederek konuştu.

"Biraz sıcak."

"Hayır, tarçınlı." Kokusunu almamak için uzakta tuttuğum kupayı kendi önüne çekmesiyle dikkatim dağıldığında kahvemden bir yudum alarak kafasıyla beni gösterdi. "O tarçın sevmiyor anne."

Alerjim olduğunu kesin olarak söyleyemezdim ama kokusu beni büyük oranda rahatsız eder ve tadı boğazımda uzun süren kaşıntılara sebep olurdu, yemeklerde tarçın kullandığım günler ise benim için bir eziyete dönüşürdü.

"Söyleseydin yenisini yapardım canım," Annesinin konuşmasıyla dudağımın kenarına takılan görünmez bir sırıtma kaybolarak bakışlarımı ondan ayırmamı sağlarken başımı iki yana salladım.

"Teşekkürler ama hiç gerek yok."

Annesi kalkmaya yeltendiğinde omzuna yumuşakça bastırdığı eliyle onu engelleyip biri boş diğeri dolu olan iki kupayı alarak ayaklandı. "Siz devam edin, ben bunları yenileyeyim."

"Se lo dice lo chef." Annesinin konuşması üzerine mutfağın yolunu tutarken annesi küçük bir kıkırdamayla kahvesinden bir yudum almadan önce konuştu, "Güne başlamadan vitaminlerinizi de veriyor mu?"

"Bence sadece mesleki deformasyon." Gülümseyerek yanıtladım, annesi bana karşı epeyce sıcak davranıyor olsa da burada tek başına durmak beni rehin alınmış gibi hissettiriyordu.

Stresimin yersiz olduğunun farkındaydım, burada yalnızca oğlunun ortak arkadaşıyla işe başlamış ve gecenin bir saatinde ulaşımda güçlük çekeceği için misafir olarak ağırlanacak olan çalışanından farklı bir kimlikte oturmuyordum sonuçta.

"Çalışmak için geç bir saat değil mi? Sabah fazla yorgun oluyorsundur." Oğlu kadar olmasa da yine de anlaşılır bir aksanı vardı, sadece iletişim kurmaya çalıştığı kişi doğru kişi olmayabilirdi.

"Aslında başlayalı çok olmadı, genelde programı dolu olmayan günlerime göre ayarlıyoruz. Bugün böyle denk geldi." diye kısaca sorusunu cevapladım.

"Şaşırdığıma bakma, hayatımdaki iki adamın ikisi de işine aşıktı. Biri hala öyle." Fincanın üzerindeki kabartmalı motiflerin üstünden geçerken bakışlarını bir noktada sabitleyip iç çekti. "Zaten Danilo'nun işine bu kadar düşkün olması da babası yüzünden."

"Varis gibi mi?" diye sordum kendimi tutamadan, bir otelin başında olmak kolay değildi ve eğer benzer işler yapıyorlarsa muhtemelen edindiği onca tecrübenin kaynağı da babasından başkası olmayacaktı.

"Pek sayılmaz."

blind taste | Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin