selam nasılsınız
oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen :)
ily
Dün otelden çıktıktan sonra günün geri kalanını otelden çıkmadan önce olanları düşünerek geçirmiştim.
Ayrıca sadece düşünmekle kalmayıp bunun bir rüya ya da beynimin bana oynadığı bir oyun olup olmadığını anlamak için uyuyup uyanmayı da beklemiş ve kendimi her ihtimale karşı hazırlamıştım, çünkü gerçek olamayacak kadar imkansız hissettiriyordu.
Burcu elindeki kalemi masaya sertçe bırakıp stresle ofladı, "Sırf şu işlerle uğraşmamak için evlenmekten vazgeçeceğim, az kaldı."
Tuğçe tarif defterine not almaya devam ettiği sırada cevabını biliyor olmasına rağmen sordu, "Ne oldu?"
Burcu yakında evlenecekti ve sadece mutfakta birlikte geçirdiğimiz vakitte bile düğün hazırlıklarının onun için ne kadar yıpratıcı bir iş olduğunu gözlemleyebilmiştim.
Oturduğu yerde bacaklarını kendine doğru çekerken bir yandan elleriyle yüzüne hava yapıyordu. "Aynı şeyler."
"Halledersin." dedim telefonumla uğraşırken.
Kolunu koltuğa yaslayıp elini alnına yerleştirdi ve kafasını iki yana salladı. "Yok, tam hallettim diyorum farklı bir şey çıkıyor. Onu hallediyorum arkasından başka bir şey. Ömer de sağ olsun tek başına evleniyormuşum gibi hiç destek olmuyor." diye dert yanmaya devam etti.
Kerem dizine yasladığı gazeteden bulmaca çözerken konuştu, "Burcum sen biraz memnuniyetsiz olabilir misin acaba? Alican, eskimiş klasör. 7 harfli."
Burcu boş bulduğu her an birimizi sıkıştırır, bize birkaç seçenek gösterir ve onun istediğini beğenmediğimizde ise bu işlerden anlamadığımızı ve berbat arkadaşlar olduğumuzu söyleyerek yine kendi bildiğini yapardı.
Tabii bu onun için memnuniyetsizlik değil fazla seçici olmak demekti.
"Değilim Keremciğim, değilim. Sadece her şey derli toplu istediğim gibi olsun, sonradan içime dert olmasın istiyorum. Ayrıca benimle bitse keşke, bir de milleti memnun etmesi var."
Burcu sitemkar bir şekilde konuştuğunda izlediğim 98. videodan sonra başka bir videoya geçmek için ekranı kaydırırken Kerem'in sorusunu cevapladım.
"Cilbent."
Yanıtımla kalemi gazetenin üzerinde oynattı, "Çok takıyorsun kafana. Gerek yok." Kerem'in son derece çözüm odaklı olan tavsiyelerine karşılık Burcu'nun yaptığı tek şey gözlerini devirmek olmuştu.
"Bugün ne güzel olmuşsun sen," Deren birden neşeyle konuşup yanağımdan bir makas aldığında başımı telefondan kaldırdım ve yarım ağız gülümsedim. Her zamankinden farklı olarak tişört yerine siyah bir gömlek giymiştim sadece.
Gömleğimin yakalarını düzelttim, "Diğer günler beni beğenmiyorsun yani." dedim şüpheci bir tonla.
Muzip bir sırıtmayla kaşlarını kaldırdı. "Ay yok, sen hep fıstık gibisin de.. Gömleğin düğmeleri açılmış, zincirler takılmış." Burnundan kesik nefesler aldıktan sonra ekledi, "Mis gibi de kokuyorsun. Bu görsel şölen buzluktaki etler için değil herhalde."
Tamam, bugün aynanın karşısında normalde olduğundan daha çok vakit geçirip iyi gözükmek için daha çok özen göstermiş olabilirdim, ama bunu tek bir sebebe bağlamak doğru olmazdı. Ben işine de aşkla bağlı bir insandım.
Yine de başımı inkar eder gibi salladım, "Yok ya, bugün böyle olsun dedim. Öylesine yani." diye konuştum koltukta daha rahat bir pozisyon almadan önce. Omuz silkti ama yüzündeki o imalı ifade hala silinmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blind taste |
Fanfiction"... bir gün istifasını vermek üzere son kez işe gelen genç bir aşçı, ve aynı gün tüm bunlara son vermek üzere çıkagelen büyülü bir italyan."