(selam nasılsınız. bölümü bitirdiğim gibi ikinci kez kontrol etmeden atıyorum çünkü çok tatlı yorumlar yapıyorsunuz.)
oy & yorumu unutmayın!
-
Kapıyı tıklattıktan sonra içeriden gelmemi söyleyen sesi duymamla beraber kapıyı açıp hafifçe araladığım kapıdan başımı uzattım.
"Şef?"
Odada ondan başka kimse yoktu fakat yine de içeri girmemiştim, bilgisayar ekranında gezdirdiği gözlerini yanındaki kağıda çevirip bir şeyler karalamaya devam ederken beklediğimi fark ettiğinde konuştu, "Neden gelmiyorsun?"
"Müsait değilsen hiç rahatsız etmeyeyim." Ağırlığımı kapı koluna verdiğim sırada onu izlemeye devam ediyordum. Ceketini yanı başında duran askılığa asmış ve siyah gömleğinin kollarını dirseklerine kadar kıvırmıştı.
"Müsait değilim."
Bugün onu etrafta pek görememiştim, önündeki birkaç dosya ve kağıt yığınına bakılacak olursa sebebi anlaşılırdı. Derin bir nefes verip gözlüğünü ittikten sonra yazmayı bitirdiği kağıdı başka bir tanesiyle değiştirirken başımı salladım.
Elindeki kağıdı dosyanın üzerine bıraktı. "Ama senin için vakit ayırabilirim,"
"Sonuçta mutfak da işimin bir parçası." Dilimi yanağımın içinde dolaştırırken gülümsememek için dudaklarımı bastırıyordum. Bilgisayarın ekranını indirirken masayı ittirerek çalışma koltuğuyla birlikte masadan biraz uzaklaşmıştı.
"Geçsene." İçeri girmeme rağmen ayakta dikiliyor olduğumu fark edince oturmam için karşısındaki koltuğu işaret etmiş ve kendisi de arkasına yaslanmıştı.
"Aslında bir şey söylemek için gelmiştim ama meşgul etmek istemiyorum. Çok acil değil zaten." diye açıklama yaptım hızlıca.
Direkt konuyu açmak yerine lafı dolandırmam onu daha çok ilgisini çekmiş olmalıydı ki anlamaya çalışırken başını hafifçe eğdi, "Gerçekten mutfakta bir sorun yok, değil mi?"
Sonrasında bakışlarını ellerime çevirdiğinde neyi kontrol ettiğini anlamaya çalışıyordum. "Gördüğüm kadarıyla bugünkü rutinini de atlamışsın, endişelenmeye başlıyorum."
Mutfakta ve kesici aletlerin ulaşılabilir olduğu yerlerde her insan kaza yaşardı, ben sadece diğerlerinden biraz fazla yaşıyordum ve bu göze batıyordu. Anlaşılan artık yaşamadığımda da göze batıyordu.
Alayla konuşmasına karşılık yüz ifademde bir değişiklik olmayınca koltuğun yanlarına kollarını yaslayıp daha rahat bir pozisyon almıştı. "Tamam, sinirlenme hemen. Seni dinliyorum."
"Berkan-"
"Alican." Daha cümleme başlamama izin vermeden bıkkınlıkla araya girmesiyle biraz önceki keyifli halinden eser kalmamıştı.
"Bir dinlesene." dedim sitemle.
Dinlediğini sanmıyordum ama sessizliğinden faydalanarak konuşmaya başladım, "Bu son yaşadıklarımız, daha doğrusu yaşadıkların." Yaptığım vurguyla araya girmek için yeltendi ama lafımı kesmesine müsaade etmeden konuşmaya devam ettim.
"İş ortamında Berkan'a karşı ekstra bir tavır almana sebep oluyorsa bunun sebebi ben olmak istemiyorum." diye konuştuğumda bunu beklemiyor olmalıydı ki kaşları havalanmıştı.
Bir cevap beklediğim sırada koltukta duruşunu dikleştirip ellerini önünde birleştirdi. "Öncelikle Berkan'la yaşadığımız hiçbir şey yok," Bir şeye odaklanmış olmak için bileğimin üzerinde görünmez çizgiler çizerken devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blind taste |
Fanfiction"... bir gün istifasını vermek üzere son kez işe gelen genç bir aşçı, ve aynı gün tüm bunlara son vermek üzere çıkagelen büyülü bir italyan."