14

4.4K 138 3
                                    

"Ananı avradını sonra bir kavga etmişler, benim götüm tutuştu! Ama var ya görsen gülerek izlersin!"
Heyecanlı heyecanlı okuldaki kavgayı anlatırken, kendisi gülerek beni izliyor ayriyeten de yola bakıyordu.

Kırmızı ışıkta durduğu gibi bana dönüp, yanağımı öptü. Ulan kaç sene geçti hala öpünce içim bir hoş oluyor!
"Konu neymiş?"

"Şeymiş konu, sevgili muhabbeti."
Yüzünü buruşturdu.
"Velet velet halleriyle dövüşüyorlar Deniz. Çok komik."
Kıkırdadı ve yola devam etti. Hastaneye gidiyorduk ve ben açıkçası stresimi azaltmak için konuşuyordum.

"Başka bir şey oldu mu?"
Omuz silktim.
"Olmadı. Benim sınıfım çok uslu maşallah çocuklarıma!"
Güçlü bir kahkaha attı.
"Hemen de sahiplendin bakıyorum?"

"Böyle genç öğretmenleri var. Sevmesinler de ne yapsınlar?"
Başını salladı hızla. Boşa bıraktığı elini tutup kenetledim kendime. Elinin üzerindeki damarlara bakındım.

"Hatırlıyor musun, üniversitede bir çocuk yüzünden kavga etmiştik. Ben çok ağlamıştım, o gün eve gelmiştin."
Ellerimizi daha çok kenetledi.

"Babandan azar yediğim ilk gündü. Sen ona da ağlamıştın."
Başımı salladım gözüm dolu şekilde.
"O gün sana upuzun bir mektup yazmıştım biliyor musun? Böyle baya evleneceğimizden tut, çocuklarımızın evliliklerine kadar yazmışım bazı şeyleri."
Kaşları çatıldı.

"Hiç görmedim öyle bir mektubu!"

"Saklıyorum hala. Dün buldum bir anda. Tarihi gördüğüm gibi kapattım. Saçma geldi okumak."

"Ben okuyabilir miyim?"
Omuzlarımı silktim.
"Çok ergence."

Elimi öptü ve otoparka girdi.
"Yine de okumak istiyorum."
Başımı salladım. Arabayı park edip, indiğimizde onu bekledim. Kapıları kontrol ettiği gibi alnımı öptü.

"O gün seni ağlattığım için özür dilemiyorum çünkü babandan büyük bir hayat dersi aldım.  Seni çok sevdiğimi anladım."
Dolu gözlerle beline sarıldım.

"Ben, eve geldiğini duyduğumda beni ne kadar çok sevdiğini anlamıştım zaten. Babamla kimse tanışmak istemedi ama sen, benim için anında geldin. Babama hatalı olduğunu söylediğinde çok üzülmüştüm. Çünkü ikimizde hatalı değildik."

"Durup dururken nereden aklına geldi? Bunları hatırlayıp ağlıyor musun yoksa sen?"
Dudak büzdüm.
"Belki birazcık."

Gözlüğümü hafifçe kaldırıp göz altlarımı öptü.
"Kıyamam gözlerine. Ağlama artık. Gidelim mi?"
Mırıldanıp elini tuttuğum gibi doktorun odasına yol aldık. Samsun çok kalabalık değildi İstanbul'a göre. O yüzden daha rahattık. Sekreter bizi bir zaman sonra içeriye aldığında, gergince ellerimi sıktım. Sandalyede öylece bir doktora bir de Deniz'e bakıyordum.

"Evet Cemre hanım, boyunuza göre oldukça zayıfsınız. Size düzenli bir yemek listesi hazırladım. Neler sevip sevmediğinizi zaten konuşmuştuk."
Başımı sallamakla yetindim.

"Bir de hastanemizin psikoloğu ile size bir randevu ayarladım. Buyurun."
Elime tutuşturduğu kağıtlarla Deniz'e baktım. İkimizde teşekkür edip kalktığımızda psikoloğa doğru ilerliyorduk. Deniz'in elini sıkıca tuttum.

"Gitmek istemiyorum."
Durup bana döndü. Gözlerim hafifçe dolmuştu ve farkındaydı. Beni anlasın istiyordum.
"Neden ama güzelim? İçindekileri başkasına anlatman sana iyi gelir, rahatlarsın."

Başımı hızla sağa sola salladım.
"Deniz sadece eve gidelim, lütfen."
Sessiz mırıltıma karşılık, sıkıca tuttuğu elimi ilerletti. Doktora gideceğiz diye korkarken aslında otoparka gittiğimizi fark ettim. İstemsizce gözümden bir damla yaş düşmüştü.

Arabaya bindiğimizde anında bana döndü.
"Niye böyle yapıyorsun? Senin iyiliğin için uğraşıyorum!"
Bağırmasından korkup geri çekildim. Anında üzerimi kapatırken, ağzımdan bir hıçkırık kopmuştu.

Hızla bileklerimi tuttu.
"Cemre?"
Başımı sağa sola salladım.
"Deniz! Deniz lütfen bağırma!"
Kalbim hızlı hızlı atarken, beni kendisine sarmıştı ama hala kötü hissediyordum.

"Cemre ne oldu? Bana ne anlatmıyorsun?"
Uzun zaman hıçkırarak ağladım, biraz sakinleştiğimde de sırtımı ona dönmüş ve gözlerimi kapatmıştım. Uyumamıştım sadece konuşmak istemiyordum.

Siteye yaklaştığımızda ona sırtımı dönmeyi bırakmıştım. Arabayı park etti ve kemerini çözdü. Bense zaten hızlıca inip kendisini beklemeden yürümeye başlamıştım.

Ama asansörde yakaladı ve bizim kata basarak önüme geçti. Ona bakmamak için, geri çekilsem de bir sınırım vardı sonuçta.
Üzerime geldiğinde bizim kata geldiğimiz gibi indim. Anahtarla kapıyı açıp tuvalete girdiğim gibi kapıyı kilitledim.

"Cemre özür dilerim. Bağırmamam gerekiyordu."
Yorgunca kapıya yaslandım. Çok yorulmuştum artık.

"Hadi güzelim aç şu kapıyı."

"Banyo edeceğim, bekleme boşuna."
Kapı kolunu yeniden zorladı.
"Birlikte edelim. Sana ihtiyacım var."
Dudak büzdüm.

"Sıcak suda mayışırsın sen, güzelce yıkarım seni."
Kilidi açtığım gibi içeriye girdi. Yüzümü gördüğü gibi derin bir nefes almıştı. Öpeceği sırada geri çekildim.

"Bana anlatmadığın şey ne güzelim? Ha?"
Alt dudağımı ısırdım. Utanıyordum. Üzerime geldiğinde uzaklaşmaya çalıştım.

"Deniz dokunma!"
Ani bağırmama karşı kaşlarını çattı. Duvara değen sırtımla yere çömeldim.

"Tamam dokunmuyorum. Bağırma."
Derin bir nefes aldı ve o da çömeldi.
"Bana anlatmayacak mısın? Ne oldu Cemre? Bana niye söylemiyorsun?"

"Çünkü kendimden utanıyorum! Hiçbir şekilde yanımda yoktun! Kimseye anlatamadım!"
Sertçe göğsüne vururken, bileklerimi tuttu. Yine ağlıyordum. Her zamanki gibi.

"Cemre? Yoksa?"

"Yoksa ne Deniz? Yoksa ne?"
Sinirle gözlerine baktım. Sertçe yutkundu. Önüme düşen saçlarımı hafifçe geriye attı.

"Güzelim dinliyorum tamam mı? Yanındayım senin!"
Başımı sağa sola salladım. Ellerini yüzümden ittirdim.

"Bana niye anlatmadın diye kızacaksın bana!"

"Hayır, hayır asla Cemre! Cemre aşkım asla! Kızabilir miyim ben sana? Melek yüzlüm!"
Sertçe yutkundum. Göğsüne yasladım başımı, o da anında beni sıkıca sardı ve kucağına aldı.

Anlatmak istemiyordum. Bilsin istiyordum ama korkuyordum.
Yeniden hatırlamak istemiyordum. Hatırladıkça kendimi kötü hissediyordum.

Ballı turta 🍯 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin