Yolun Adı Tesadüf

973 114 29
                                    


Üç Ay Sonra

LEYLA

Yatağımın üzerindeki el çantamı aldıktan sonra son kez aynada kendimi kontrol etmek istedim. Odamın kapısının hemen bitişiğinde duran boy aynasının karşısına geçip kendime şöyle bir bakındım. Diz kapağıma kadar inen siyah elbisem bedenimi fazlasıyla sarmıştı. Derin ve keskin hatlara sahip göğüs dekoltesinin çevreleyen küçük, gri taşlar beni fazla cüretkar gösterdiği bir gerçekti. Saçlarımı tepeden sıkıca bir topuz yapmış, dikkati koyu renklerle döşediğim yüzüme çekmek istemiştim. Kulağımdaki küçük, pırlanta küpeler dışında takı takmamıştım. Bu kadar süslenme nedenim açık kapımın ağzında belirip "Ya hayır ya! Bu benim doğumgünüm! Bu kadar güzel olamazsın."diye söylenmeye başladı.

Bu söylemi tamamen palavraydı. Böyle özenle hazırlanmasaydım şimdi ellerini saçlarıma dolamıştı. "Cidden güzel oldum."diye yan gözle bir daha bakındım aynaya. Akça şeker pembesi mini elbisesinin kabarık eteklerini elleriyle dalgalandırarak "O kulubü bu gece biz yakacağız."diye fazla heyecana bulanmış sesiyle bağırdı. "Abartma abartma."dedim onu kapımdan iteklerken.
Koridora çıktığımızda Akça'nın beline kadar dökülen bukle bukle ateş kırmızısı saçlarına hayranlıkla baktım. "Taksi geldi bebeğim. İnelim."diyerek evin kapısına doğru adımlamaya başladı. Tam çıkacaktı ki dirseğinden yakalayıp onu durdurdum.

"Benim yüzümden kimseyi davet etmedin ama hala geç kalmış değilsin."

Kuzeni Cenk'ten şükürler olsun ki kurtulmuştum ama yine de aynı ortamda bulunmak istemiyordum. Üstelik Akça inanılmaz sosyal bir kızdı ve tonla olan arkadaşlarıyla aynı ortamda olmak beni boğuyordu. Çoğu zengin tayfaydı ve açıkcası iki dakikalık sohbet biranda ya modaya ya da kim kimin koynuna girmişe evriliveriyordu. Erkekler desem nedense hepsi onlarla yatabileceğimden fazla emindiler. Haliyle bende Akça'ya doğumgünü partisini bensiz kutlamasını önerdiğimde neredeyse beni dövüyordu. Üstelik mecazen değil ciddi ciddi eline aldığı merdaneyle beni kovalamıştı.

Kaşlarını çatıp "Saçma salak konuşma!"diye elime bir tane patlattı. "Bu gece kendimize yeni ve cici arkadaşlar bulabiliriz."derken kaşlarını da yukarı aşağı oynatıyordu. Ben göz devirdim o da kıkırdayarak kapıdan çıktı. Taksiye bindiğimizde Akça telefonuna gelen mesajları kontrol edip, tebrikleri okuyordu. Bense camdan dışarıyı izliyor ve akıp giden sahil manzarasını bakıyordum. Mutluydum. Bu yüzden cama vuran aksimde dudaklarım kıvrılmış haldeydi.

Buaralar her şey çok iyiydi. Köydeki olaylı günden sonra apar topar İstanbul'a dönmüştüm. Çünkü Samanyolu Kolejinden teklif almıştım. Acil görüşmeye çağırıldığım içinde pata küte hareke etmiş, köydekilere hoşçakal diyememiştim. Görüşme çok iyi geçmişti. Kredi borcumu ödeyip, geçinebileceğim kadar iyi bir para maaş olarak sunulmuştu. Teklifi kabul etmiştim. Devlet okulundaki öğrencilerimden ayrılmak çok zordu ama kabul etmezsem de köydeki evi satmam gerekecekti.

İşin özü artık Samanyolu Kolejinde öğretmendim. Sınıfım on kişilikti. Koşullarım iyiydi ve en önemlisi borçlarımı ödeyebiliyordum. Müdirem de oldukça tatlı bir kadındı. Beni zorlamıyor ve alışmam için fırsat tanıyordu. Özellikle öğretmenlerin toplandığı ortak alanda pek takılmamama laf etmemesine çok memnun oluyordum.

Şimdilik her şey iyiydi. Köy ve orada olanlar ara sıra aklıma gelse de düşünmemeye çalışıyordum. Allah onun yolunu izini hiç açmasın diye dua etmek dışında pek adını anmıyordum. Akça bile ona ettiğim beddualara alışmıştı.

Taksi gece kulubüne yakın bir yerde durdu. Araç ve insan kalabalığından adam ilerleyememişti. Adama parasını uzattığımda Akça'nın homurdanmalarını duymazdan geldim. İnerken ona "Biz nasıl gireceğiz ya?"diye sordum. Keza dev gibi duran şatafatlı kapının önünde korumalar ve uzayıp giden bir sıra vardı.

KALP YARASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin