Merhabalar el ayak çekilince gelebildim sonunda. Bugün ilk kez bölüm sonunda değilde başında konuşmak istedim sizlerle.
Öncelikle iki şeyden bahsetmek istiyorum bölümü yazarken yine nerde bitmesi gerektiğine karar vermediğim için bölüm aldı başını gitti. Bu iyi haberdi gelelim kötü habere bölüm bitmemiş haliyle tam tamına 7650 kelimeye ulaştı ama istediğim yere henüz gelmediği için sizleri de bekletmek istemediğim için yine kesmek zorunda kaldım 🫣
Bölüme gelirsek uzun bir bölüm oldu. Üstü kapalı da olsa biraz olsun geçmişte Paşa'nın neler yaşadığını öğreneceğiz artık. Hatta az çok korkularını da 🫣
Şimdi hazır olun adı batasıca da bu bölüm çıkıyor ortaya. Peki zamanlama sizce de çok şüpheli değil mi 🤔 Bizimkiler bu kadar aşka gelmişken 😶🌫️
Neyse konu daha fazla uzamadan ben susayım sizde bölüme buyurun.
Oylarınızı ve yorumlarınızı dört gözle bekliyorum 💃💃💃
Bak bak şunların bakışlara bak 🔥🔥
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Sare
Ben sildikçe buharlaşan ayna da dakikalardır kendimde bir farklılık arıyorum ama nafile, bulamıyorum bir türlü. Saçlarım, gözlerim, duruşum bile aynı ama ya içimde hissettiklerim, onlar nasıl dünden bu kadar farklı olabilir ki? Kendi kalıplarından çıkmış mantığını bir kenara atmış biri nasıl bu kadar iyi hissebilir ki?
İtiraf etmem gerekirse aslında dün gece Paşa'nın kollarında yatağa taşınana kadar emin değildim kendimden. Hatta bahsettiği tutkudan o kadar çok korkuyordum ki ondan uzak durmak için çabalıyordum kendimce ama sonra aklımda bir düşünce belirdi. Aşık olduğum, farkına bile varmadan kalbimi çoktan ellerine teslim ettiğim adamdan neden bedenimi sakınıyorum? Kalbim ve ruhum zaten ona teslim olmuşken bana en çok ne yapabilirdi ki?
İşte bu düşünce sebep olmuştu dün gece ona kendimi tamamen bırakmama. Dokunuşları ve öpücükleriyle tıpkı kalbime usulca sızdığı gibi sızdı bedenime. Vadettiği o büyük tutku, bedenimde canlanırken aklımda ki bütün çelişkiler de bir toz bulutu gibi adeta dağıldı gitti.
Ellerimle ıslak saçlarımı toplayıp geriye attığımda beyaz bornozun yakasından görünen kızarıklıklara gidiyor parmaklarım. Dokunduğum yerler tatlı tatlı sızlarken tenim karıncalanıyor adeta. Bornozun yakasını açıp biraz daha aşağı indirdiğimde belli belirsiz morluklar, kızarıklıklar görüyorum tenimde. Her bir iz dudaklarıyla bedenime işlenmiş mühür gibi...
"Sare..."
Kapı tıklatıldığında sanki yakalanmış gibi hızla yukarı çekiyorum bornozu. Kapalı kapının ardında bekleyen adamın sabırsızlığı sesine yansırken bornozun kuşağını sıkıca bağlayıp açıyorum kapıyı. Pervaza omzu yaslı, sıkıldığını belli edercesine kollarını göğsünde bağlamış karşılıyor beni.