Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
'Hadi oğlum, hadi Ateş!' Derken hırsla dizginlere daha fazla asılıyorum. Tokadan kurtulan saçlarım rüzgarla arkaya savrulurken uçları boynuma dolanıyor. Şu an içimde kaynayan heyecan benim için bambaşka. Oldum olası sakin, uysal olan ben sadece Ateşle olduğumda buluyorum gerçek benliğimi. Öyle bir özgürlük tutkusu sarıyor ki içimi sanki gözümün önünde serili olan bu boş arazi uçsuz bucaksızmış ve ben yorulana kadar gidebilirmişim gibi...
Yuları saran parmaklarım sızlarken önümdeki küçük tepeyi de aşıp düzlüğe geldiğimde çiftlik görünür oluyor.
'Bu defa değil, havuç kafa!' diye seslenen Genar'ın sesiyle ardıma dönüp baktığımda aradaki mesafeyi neredeyse kapattığını görüyorum. Tekrar önüme dönüp dizginlere biraz daha yüklendiğimde sesi daha da yükseliyor.
"Sare yavaş!"
Onun bu telaşına alışık olduğum için çokta kulak asmıyorum. Nehrin kenarına geldiğimde köprüye kadar gitmek yerine Ateşi sürüyorum nehrin içine. Üzerime sıçrayan su damlaları bile durdurmuyor beni. Tam nehrin karşısına geçmişken karşımda beliren tanıdık arabayla aniden asılıyorum yulara. Ateş huysuzlanıp kendi etrafında döndüğünde bacaklarımı daha çok bastırıp sesleniyorum 'Şii sakin ol oğlum! Sakin ol.'
Boynunun altında elimi gezdirdiğimde biraz olsun uysallaşıyor ama arabanın kapısı açılıp içinden çıkan adamı gördüğümde bu defa ben geriliyorum. Yerimde dikleşip belli etmek istemesem de bakışları bana döndüğünde içimde ona karşı olan saf korku baş gösteriyor. Attığı ilk adımla ardıma bakıp Genar'ın ne kadar yakında olduğunu görme ihtiyacı duyuyorum. Ateş, benim gerginliğimi anlıyor olmalı ki geri dönmek istiyor ama Yeldar'ın önüne adımlamasıyla iyice huysuzlanıyor.
Her ne kadar amcama söz vermiş olsam da daha fazla sessiz kalamıyorum. 'Kes şunu!' dediğimde ıssız yolda kahkahası kulağımı tırmalıyor.
"Ah güzel Sare, sen iste yeter ki."
'Sare!' Yanımıza ulaşan Genar, hiç beklemeden atından aşağıya atladığında birkaç adımla Yeldar'ın karşısında bitiyor. 'Ne oluyor Yeldar, şimdide yol kesmeye mi başladın?'
Yeldar'ı hafif göğsünden itip uzaklaştırdığında aralarında kavga çıkmasından korkuyorum. Hemen attan inmek için hareket ettiğimde Genar, dönüp bakmasa bile anlıyor ne yapmak üzere olduğumu. Bu defa kızgın sesi beni hedef alırken 'Atta kal Sare!' Diyor.
"Hadi ama Genar, yol kestiğim falan yok. Sadece konuşmak istiyorum."
"Daha önce çok konuştunuz Yeldar, zorlamanın alemi yok."
"Zeezihe Genar!" (Karışma Genar)
Her ne kadar konuşamasam da az buçuk öğrendiğim çerkesceyle Yeldar'ın Karışma, diye bağırmasını anlayabiliyorum.
"Saneuyic Yeldar!" (Çekil önümden Yeldar)
Yeldar, Genar'ın uyarısıyla bu defa bakışlarını bana çeviriyor. Aralarındaki sürtüşme yıllardır böyle sürse de ikisi de daha fazla ileri gitmiyor. Yeldar, arabasına doğru ilerlerken son bir kez dönüp bakıyor bize.