Issız sokakta, tenhaya çekilirken ayakkabımın yere sürtünerek çıkardığı sesi duyabiliyorum. Başıma gelebilecek milyonlarca ihtimal aklımdan geçerken korku zihnimi ele geçiriyor. Tutunmak için bir şeyler ararken parmaklarım binanın sert duvarına sürtünüyor. Düz pürüzsüz duvarda ufacık bir çatlak bile bulamadığımda ağzımı kapatan elin bileğine asılıyorum. Şüphelendiğim için peşine takıldığım Barış’ın arabası sokaktan çıkarken kurtulabilsem ondan bile yardım istemeye razıyım ama belime dolanan kolla aklımdan her şey siliniyor birden. Deli gibi çırpınmaya başladığımda kollarının baskısı daha da artıyor. ‘Dur artık!’ Diyor boğuk sesiyle. ‘Canın yanacak!’İliklerime kadar işleyen korku öylesine güçlü ki söylediği sözler başıma geleceklerin teminatını gibi geliyor. Kolumdaki çantam yere düşüp ayaklarıma dolandığında son bir gayret kurtulmak için ağzımı kapatan ele tırnaklarımı geçiriyorum.
“Ah! Siktir! Kızım bir dur be yakalanacağız şimdi…”
Az da olsa sonunda sert tutuşundan kurtulurken hiç zaman kaybetmeden bu defa dişlerimi geçiriyorum elinin üzerine. Sonunda istediğim olup dudaklarımın üzerindeki baskı kalktığında sesimi çıkarabildiğim kadar bağırmaya başlıyorum ama daha ‘İmdat!’ Dememe kalmadan sırtım sert duvara çarpıyor. Gözlerim sırtımın acısıyla dolduğunda karşımda lacivert gözler öfkeyle parlıyor. Ağzıma kapatılan el olmasa bile gördüğüm yüzle nutkum tutulurken işaret parmağını kendi dudakları üzerine bastırıyor. ‘Şş sus!’
Bardan çıkan iri yarı adamlar çıkardığım sesler yüzünden etrafa bakındığında karanlıkta kalmak için kendisi de yaslanıyor sırtımı yasladığı duvara.
‘Çığlık atan kadın duymanın sebebi aklın şeyinde gezmenden olmasın lan?’ Diyen adamın sözleri midemi kaynatırken sabah yediğim tostun tadı boğazıma kadar tırmanıyor. Adamlar söylene söylene barın merdivenlerinden geri indiğinde karanlıktan çıkıp karşımda yeniden yerini alıyor.
Paşa’nın gözlerinin bir ton açığı olan gözlere bakıp ‘Sen…’ Diyorum şaşkınlıkla ‘Cihan.’
Aklımda onun burada olmasıyla ilgili kırk tane saçma sapan teori dolanırken ‘Ne işin var burada?’ Diye sorabiliyorum sonunda. ‘Beni mi takip ediyorsun?’
Komik bir şeyler söylemişim gibi kocaman gülüyor önce ‘Asıl buna sana benim sormam lazım…’ Diyor sokağı kontrol edip ‘Senin burada ne işin var?’
Gerçeği dile getiremeyeceğim için kendimi kurtaracak bir şeyler düşünsem de aklım duruyor sanki. Cebinden telefonunu çıkarıp ‘Peki…’ Diyor sessizliğim karşısında. ‘Belki de bunu Paşa’ya sorsak daha iyi…’
“Tamam!”
Öne atılıp kolundan tuttuğumda bakışları kolunu tutan elimi kayıyor. Telaşla hemen geri çekilirken ‘Anlatacağım…’ Dediğimde telefonu geri cebine koyuyor. ‘Arkadaşımdan almam gereken notlar vardı, o yüzden okuldan çıktığında peşine takıldım.’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alma Ahımı
Художественная прозаEvet bayım kuşları severim Ve siz benim gökyüzümsünüz... Cemal Süreya