18

150 21 15
                                    

Haftanın ikinci bölümünü zamanında yetiştirmeyi başarmış bir yazardan herkese merhaba!

Sizi gurur ve mutlulukla aksiyonun ortasına davet ediyorum! Çılgınnsss bir bölüm geliyor. Haftayı zirvede kapatalım :)

Keyifli okumalar,

E.Ç.

***

I hear trouble coming
Over and over again

***

BÖLÜM 18:

GÖLDE HAYVAN

İnsan kendi bedeninin kontrolünün elinde olduğunu sanıyordu. Mesela ben, oldukça kontrollü olmakla övünürdüm. Oysa bazı anlarda, -şimdiki gibi bazı anlarda- o aradığınız kontrole ulaşılamıyordu. Dakikalar geçmişti. Arkamı dönüp gitmek için kalkıştığım her girişim sonuçsuzdu. Başımı çevirmeyi, gözlerimi yummayı, kulaklarımı tıkamayı da denemiştim. Olmuyordu. Arasına sıkıştığım ruhların enerjisiyle ya da havadaki pembe dumanla ben de hipnoz olmuştum sanki.

"Gördüğün en harika şey değil mi?" diye iç geçirdi Diego solumda.

Pek fazla konser deneyimim olmadığından kıyaslama şansım yoktu. Ama etrafımızda kendinden geçen ruhlara bakarak muhtemelen Diego'nun haklı olduğunu söyleyebilirdim. Onun tüm dikkati davulun başındaki Blue'daydı. Bagetler davula her çarptığında Diego'nun biraz daha eridiğini görebiliyordum. Haklıydı, Blue sahnedeyken ortalıkta gördüğüm o neşeli kızdan bambaşka biriydi. Eğiliyor, kalkıyor, mavi saçları sağa sola savruluyor, davul çalmıyor da onunla dans ediyordu sanki.

Ama... kalabalığın çoğunluğunun -ve maalesef benim- gözlerimiz onun önünde gitarıyla şarkı söyleyen Mars'taydı. Bu kadar sevimsiz bir oğlana bunca yeteneğin bahşedilmesini hangi ilahi adalet açıklayabilirdi bilmiyordum. Zaten mükemmel görünüyordu. Koyu mor deri ceketinin yakalarını kaldırmıştı, saçları başını savurmaktan yüzünün etrafında darmadumandı, gerekmediği halde taktığı lanet güneş gözlüğü bile kusursuz duruyordu. Ama daha korkuncu, tüm bunların üstüne harika bir müzisyendi de. Gitarıyla yaptığı şov, sesi, tüm sahneyi tek başına ele geçirmesi...

İstemeden ona öyle bir bakıyor olmalıydım ki Lark yanlış anlayıp şakadan omuz attı. "Seni uyarmıştım tatlı kız," dedi göz kırpıp. "Artık neyle karşı karşıya olduğunu biliyorsun."

Somurtsam da Lark'ın sözlerindeki doğruluk payı göz ardı edemeyeceğim kadar büyüktü. Şu ana kadar izlediğimiz gösteriler güzel, ama okul müsameresi tadındaydı. Mars ve Blue ise şu performanslarıyla koca bir konser salonunu doldurabilirlerdi. Öyle profesyonellerdi ki... Üç sıra önümde heyecandan baygınlık geçiren kızlardan duyduğum kadarıyla şarkılarını da kendilerini yazıyorlardı. Sanırım bu Mars beyefendinin tüm gününü nerede geçirdiğini ve neden Tarben'in yalnız takıldığını açıklıyordu.

Genzimde yükselen öfkeye engel olamadım. Yaptıkları şey ne kadar mükemmel olursa olsun, biz ruh eşlerini bir kenara atmaları bencilceydi, hoş görülemezdi, kabul edilemezdi. Hoş, Tarben'in bu durumla pek bir sorunu varmış gibi görünmüyordu ya... Uzun boyu ve beresi sayesinde gözlerim kalabalık içinde onu çabucak seçmişti. Ön sıralardaydı. Kollarını göğsünde birleştirmiş, otunu içiyor ve yüzünde bir tebessümle sahneyi izliyordu. Blue çaldıkları üçüncü şarkıyı ona ithaf ettiğinde iki parmağını alnına götürüp kızı selamlamıştı.

Yatılı RuhlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin