74

115 20 50
                                    

Haftanın ikinci bölümüne hoş geldiniz canım okurlar.

Yürek hoplatan bir sahnede kalmıştık. Bıraktığımız yerden baloya gidiyoruz. Sizi bir aşk üçgeninin ortasına ve kalp kırıcı bir itirafa götürüyorum bu bölüm.

Keyifli ve göz yaşlı okumalar,

E.Ç.

***

I'd rather go blind...

***

BÖLÜM 74:

KAÇINILMAZ İTİRAF

Diego koridordan geçmiyor olsa Bela kucağımda, aynı yerde, hareketsiz durmaya devam ederdim. Mars felç edici bir büyü yapmıştı sanki. Sağımda solumda ruhların hareket ettiğini görüyor, neşeli konuşmalarını işitiyor, ama büyüyü kırıp gerçek hayata dönemiyordum. Diego'nun kolunda yüzer gibi Ursa'nın odasına ilerledim. Biz hariç herkes çoktan gelmişti.

"Aman yarabbi!" diye ciyakladı Ursa beni görünce. "Bu ne güzellik kızım!"

Elimden geldiğince ona gülümsedim. Sonra gözlerim odayı dolaştı. Herkes birbirinden güzel olmuştu. Ursa'nın üzerinde açık pembe bir tuvalet vardı. Blue'nun elbisesi maviydi. Ayak ucunda yatan tilkinin boynuna aynı kumaştan bir kurdele bağlamıştı. Tarben ona uyumlu, uçuk mavi bir takım giyiyordu. Diego ise morlar içindeydi.

"Hepiniz şahane olmuşsunuz," dedim dürüstçe.

Ursa'nın yüzü acıklı bir hal aldı. "Olduk sahiden! Yurt ilk defa harika iş çıkardı. Ama bu şekilde pek kalamayacağız maalesef ki."

Doğru, kalamayacaktık. Önümüzde güzel görünmekten çok daha önemli bir sınav vardı. Havadaki gerginlik neredeyse gözle görünecekti.

"Herkes geceye hazır mı?" diye sordu Blue.

Hiçbirimizin hazır olduğunu sanmıyordum. Yine de başlarımızı salladık. Sonra hayvanlarımız önde biz arkada koridora çıktık. Bir defa dans dersi aldığım balo salonuna gidiyorduk. Üzerimdeki ağır tuvaletle hızlı hareket etmek zordu. Ben diğerlerinin gerisine düşünce Tarben beni bekleyip kolunu uzattı.

"Teşekkür ederim," dedim koluna girip. "Böyle görünmeye alışık olmadığım belli oluyor sanırım."

Güldü. "Bu kadar güzel görünmenin bir bedeli olmalı tabii." Yandan bana baktı. "Bu gece nefes kesici olmuşsun Olive. Gerçi... ne zaman değilsin ki?"

Sözlerine sığmayan hayranlığı gözlerindeydi. Mars'ın aksine onun iltifatının gerçek ve bana özel olduğunu biliyordum. Ve bu, durumu daha da zorlaştırıyordu. Beni mutlu etmesi gereken itiraf göğsümü sıkıştırmıştı. Kibarca teşekkür edip gözlerimi kaçırdım. Neyse ki balo salonuna gelmiştik. Beyaz güllerle ve ışıklarla süslenmiş kapı karşımızdaydı. Şu görüntü bile bizi bekleyen geceyle ilgili fikir vermeliydi ya, salona adımımızı attığımız an şaşkınlıktan nefesim kesildi.

Buzdan yapılmış bir dünyaya dalmıştık sanki. Artık daha önce bu odaya geldiğime emin değildim. Kolonların üstünü buzdan güller sarmış, tavandan sarkıtlar uzamıştı. O sarkıtların arasında kuşlar uçuyor, kanatlarından simli karlar dökülüyor, ama beyaz taneler bize ulaşamadan havada eriyordu. Gerçek hayatta olamayacak, büyülü bir manzaraydı. Bir köşeye orkestra yerleşmişti. Yumuşak, eğlenceli bir ezgiyle davetlileri ısıtıyorlardı. Bakışlarım diğer tarafa kaydı. Orada da duvar boyunca beyaz örtülü masalar dizilmişti. Üzerleri yiyeceklerle doluydu.

Yatılı RuhlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin