73

112 20 36
                                    

Canlarım,

Bu hafta sizi peri masallarına götürüyorum. Beyaz Baharı müthiş bir baloyla noktalıyoruz. Sizi bilmem ama ben böyle şeyleri pek bir romantik bulurum. Şıkır şıkır tuvaletler, mermer salonlar, şamdanlar, vals...

Ne yazık ki bizimkisi kalbi kırık bir peri masalı. Malum önümüz Arşiv. Söz verdiğim her şey bu hafta sizindir: heyecan, macera, korku ve bolca gözyaşı.

E hadi keyifli okumalar :D

E.Ç.

***

I'm sorry, so sorry
That I was such a fool

***

BÖLÜM 73:

BALO

Mars'ın arkasından bakakalmıştım. Bu Yurt'a düştüğümden beri yaptığım buydu zaten. Mars delice bir şey diyor, Mars saçma sapan bir tepki veriyor, Mars akıl almaz bir şey yapıyor, ben arkasından bakıyordum. Yine birkaç dakika içinde kafamı karıştırmış, duygularımı allak bullak etmiş, dengemi sarsmıştı. Tonla düşünce öne çıkmak için kafamın içinde yarışıyordu.

Gerçekten neden buradaydı? Gerçekten yalnız mıydı? Gerçekten kitap mı okuyordu? Gerçekten bize yardım etmek için mi kütüphaneye gelmişti? Öyleyse göldeki kız neredeydi? Bu saate kadar onunla mıydı? Yoksa...

Silkelenip anlamsız soruları aklımdan kovaladım. Bakışlarım elime tutuşturduğu kitaba düştü. Kitabın adı yaldızlı, kabartma harflerle kapağa basılmıştı. Dünyanın Sonu. Bir çocuk masalı için kulağa hiç de sempatik gelmiyordu. Mars'ın bunu hangi duygunun altında bulduğunu düşünmeden edemedim. Bu halde bir başkasına yakalanmamak için odama dönüp okumaya orada devam etmem mantıklı olurdu. Ama merakıma yenik düşünce olduğum yere çöküp sayfaları hızlı hızlı geçmeye başladım.

İlk bölümü ikincisi takip etti. Üç, dört, beş... Kütüphanede yeniden sesler duyana dek geçen zamanın farkında değildim. Sabah olmuştu. Ruhlar uyanıyordu. Apar topar kalkıp kendimi odama attım. Karşılaştığım ruhların yüzlerindeki imalı gülücüklere bakarak geceyi birinin odasında geçirdiğimi düşündüklerini söyleyebilirdim. Umursamadım. Şu an hakkımda çıkacak dedikodulardan çok daha önemli bir görevim vardı.

Sonraki saatleri yatağımda okumaya devam ederek geçirdim. Mars'ın ne demek istediğini anlamamıştım. Masal dünyanın sonunu arayan bir çocukla ilgiliydi. Ölmüş annesini orada bulacağına inanıyordu. Evden kaçıp çıktığı yolculukta ona başkaları katılmıştı. Çocuklar serüvenden serüvene koşuyor, canavarlarla mücadele ediyor, ama hedeflerinden vazgeçmiyorlardı. Açıkçası bir yerden sonra Mars'ın benimle alay ettiğine emindim. Aklınca bizi imkansızı arayan bu çocuklara benzetiyordu sanırım.

Fakat sonra yirmi birinci bölüm geldi. Çocuklar yer altında gizli bir otele girmeye çalışıyorlardı ve onları basamakların sonunda bekleyen üç kurt köpeği vardı. Yataktan fırladım. Hikayenin gerisini ayakta yürüyerek okudum. Çocuklar bekçi köpeklerden kaçmak için her yolu deneseler de sonunda en küçük kız onlara yakalanıyordu. Ve tam bu noktada çaresiz kalan esas çocuk yolculuk boyu yanında taşıdığı kemanını çıkarıp çalmaya başlıyordu. Keman ona annesinin hediyesiydi. Büyülü olduğuna inanıyordu.

Masal bu ya, işe yarıyordu da. Kurtlar müziği duyar duymaz uysallaşıyor, sonra da uyuya kalıyorlardı. Oğlan çalmaya devam ederken arkadaşları otele girip aradıkları sandığı alıyordu. Kitabı o noktada kapadım. Mars'ın vermeye çalıştığı mesajı almıştım. Sonrası panikle arkadaşlarıma yazdığım notlar, hızlıca hazırlanmam ve yeniden kütüphanenin yolunu tutmamdı. Diğerlerinin gelmesini rafların arasında volta atarak bekledim. Neyse ki benim kadar heyecanlı olan arkadaşlarım gecikmeden birer birer buluşma noktamız haline gelmiş köşeye ulaşmışlardı.

Yatılı RuhlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin