26

133 19 35
                                    

Haftayı yumuşacık bir bölümle kapatmaya hoş geldiniz sevgili okurlar. 

Bu bölüm oylamanın galibi olan TEAMTARBEN'e geliyor. Onu biraz daha tanıyalım bakalım.

Keyifli okumalar,

E.Ç.

***

I say a little prayer for you ...

***

BÖLÜM 26: 

IŞIK HIZI

Tarben hızlıca nasıl yukarı tırmanacağımı, atın üzerinde ne yapmam ve ne yapmamam gerektiğini açıkladı. Panikten yarısını duymamış, diğer yarısını anlamamıştım. Çaresiz Lys'in dibine sokuldum ve "Beni düşürmezsen sana her gün elma getiririm," dedim.

Tarben kahkaha attı. "Atıma rüşvet mi teklif ediyorsun?"

Aynen öyle yapıyordum ve Lys bu durumdan gayet mutluydu. Neşesini göstermek ister gibi saçlarını sallayıp burnunu bana uzattı.

"Güven buraya kadar demek," dedi Tarben. Bir an bana kırıldığını sandım, ama neşesi dudaklarındaydı. Sepeti kenara bıraktı ve atın üzerine çıkmam için bana yardım etti. Tahmin ettiğimden -ve korktuğumdan- çok daha kolayca beni yukarı itmişti. Ve...

VOV!!!!

Artık dünyaya farklı bir açıyla bakıyordum. Tarben tutmam için sepeti kucağıma uzatıp, ardından kendi ata tırmandı. Bana kıyasla onun hareketi bir balet gibiydi. İki saniye sonra sağlam bir kaya gibi arkamada oturuyordu. İplere uzandığında kollarının arasına hapsolmuştum. Yakınlığımız bir nebze huzursuz olmama neden olsa da en azından bu şekilde düşemezdim. Yani... umarım.

"Hadi bakalım Lys," dedi Tarben kulağımda. "Göster hünerlerini. Bugün etkilememiz gereken bir hanımefendi var."

"O kadar da çok hüner göstermeye gerek yok aslında," dedim korkuyla. Son kelimelerim bir hıçkırık gibi çıkmıştı, çünkü Tarben'in ayak hareketiyle Lys öne atılmıştı. Çığlık atmamış olmamın tek sebebi oksijensiz solunuma geçmiş bedenimdi. Havadaydım, dünya kontrolsüzce sağımdan, solumdan, altımdan, üstümden akıyordu.

Öleceğim, diye düşündüm. Bir kez daha... Kaç sefer geri gelmeyi başardığımın önemi yoktu. Bir şekilde kendimi hep aynı eşikte buluyordum. Ahmak Olive! Ahmak! Ahmak! Ahmak! Lys'in ne kadar eğitimli bir at olduğunu da Tarben'in ne kadar iyi bir binici olduğunu da çok geçmeden fark etmiştim. Ama bu gerçekler rahatlamam için yeterli değildi. Sepetin üstüne yatmış, kollarımı Lys'in boynuna dolamıştım. Şu an beni üzerinden atmaya karar verse sonuna kadar haklıydı.

Tarben'in sakin olmamla ilgili bir şeyler dediğini işitsem de sakinlikten daha uzak olamazdım. Bahçeden çıktığımızı, tarlaları geçtiğimizi ve ormana daldığımızı göz ucuyla hayal meyal seçtim. Sonrası pespembe bir dünyaydı. Lys'in ismini nasıl hak ettiğini sahiden de anlamıştım, ışık hızına fazlasıyla yakın olmalıydık.

Lütfen en azından göle gitmeyelim diye içimden geçirdim. Elbette benden daha deneyimli bir ruh olan Tarben böyle bir hata yapmazdı. Derken heykelli yol ayrımına geldik ve Tarben göle doğru döndü. Dur, diye bağırmak istedim. Yapma, yapma, yapma, diye çırpınıyordu kalbim. Canavar, sular, ölüm... Gözlerim düşüncelerimin dehşetiyle karardı. Göl görüş alanımıza girdiğinde suyun dibine batışa geçmiş bir kaya gibiydim.

Yatılı RuhlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin