103

60 16 62
                                    

FİNALE 1 BÖLÜM!

Ve sonunda bizim de vedalaşacağımız hafta geldi çattı canlar. Aylardır devam eden yolculuğumuz bu hafta noktalanıyor. Bölüme başlamadan size KOCAMAN BİR TEŞEKKÜR gönderiyorum.

Ve sonra susuyorum, çünkü benimle birlikte vedalaşmanız gereken tüm karakterler bu bölümde sizi bekliyor. Sonda minik bir sürprizle :)

Keyifli okumalar,

E.Ç.

***

It's all in the game...

***

BÖLÜM 103:

BİBLO

Bazı anlar vardır, aradan yıllar geçer, insanlar değişir, hayat beklenmedik yollara sapar, yine de o an hep akılda kalır. Bir koku, bir ses, bir görüntü, seni yeniden o ana götürüverir. Kendini aynı duyguların içinde bulursun. Aynı hüzün kalbini dağlar. Miden bir anda kasılır. İçin çekilir. Olmadık yerde yaşlar gözünde birikir. Neyi kaybettiğini bile düşünemeden kaybettiğin şey için yas tutarsın.

Mars'ın şarkısını bitirip Yurt'un basamaklardan indiği an, böyle bir andı. Gitarını bırakmış, kolunu bana doğru uzatmıştı. Basamakları ele ele inmiştik. Şans hemen yanımızdaydı. Onu son yolculuğuna uğurlayan ruhlar iki yana açılıp geçmemiz için bir koridor oluşturmuştu. Bağıranlar, ıslık çalıp alkışlayanlar, ağlayanlar...

Ben hiçbirini duymamıştım, çünkü göğüs kafesimi parçalamaya çalışan kalbimin sesi hepsini bastıracak kadar güçlüydü. Mars yarı yolda durup bana veda öpücüğünü verdiğinde çarpıntı beni öldürecek bir seviyeye ulaşmıştı. Kafamın içindeki kaosun içinde bana ettiği son sözleri zar zor seçebilmiştim. O, kollarında Şans'la ağaçların arasında kaybolana kadar dayanmayı başarmıştım başarmasına. Boşlukla karşı karşıya kaldığımdaysa çimlere yıkılıp Ursa beni almaya gelene dek saatlerce ağlamıştım.

Sonradan hep o çarpıntıyı hatırlayacaktım. Belli belirsiz bir koku beni yeniden o geceye sürükleyecek, aynı krampla iki büklüm olacaktım. Ne zaman Blue Mars'ın şarkılarından birini mırıldansa kendimi yeniden o çimlerin üzerinde, göz yaşları içinde bulacaktım. Okuduğum bir paragraf artık yanımda olmayan sevgilimi gözümün önüne getirecek, özlem yüreğimi dağlayıp geçecekti.

Yurt'un her köşesi tuzaklarla doluydu. Mars'ın hayaletini görmeden seraya girebilmem haftalar, belki aylar sürmüştü. Kütüphane onun anılarıyla çevriliydi. Havuzda yüzerek başlayan sabahlar benim için bitmişti. Çok uzun zaman önce onun gibi kokmayı bırakmış olsa da, geceleri Mars'ın başını koyduğu yastıkla uyumayı hala bırakmamıştım.

Ama hayat devam ediyordu. Daha doğrusu ölüm devam ediyordu. Hala burada, Yurt'taydım... Şimdiye kadar posta kutumda ne beyaz ne de siyah bir mektup belirmişti. Derslere giriyordum. Hırsım ya da bir amacım yoktu, ama bu alemde zaman geçirmenin en iyi yolu buydu. Yeni bir ruh eşim olmuş, bir süre sonra o gitmiş yerine bir başkası gelmişti.

En büyük desteğim dostlarımdı elbette. Asla tam anlamıyla iyileşemeyeceğimi bilseler de sabırla, şefkatle yaralarımı sarmaya devam ediyorlardı. Zaman bizi daha da birbirimize yaklaştırmıştı. Kendimize bile itiraf edemediğimiz kırıklarımızı yavaş yavaş dillendirmeyi öğrenmiştik.

Mesela Ursa... Arşiv'e girdiğimizde neden kemendi eline bile alamadığını artık biliyordum. Bir binici olmak için doğmuştu o. Bir binici gibi büyümüş, şampiyon bir binici olması için yetiştirilmişti. Attan düşüp öldüğünde uluslararası bir yarışmaya hazırlanıyordu. Bir zamanlar aşık olduğu atlardan nasıl korkar hale geldiğini göz yaşları içinde anlatmıştı. Ona bunu yapan babasıydı. Kazanma hırsı onu kendi kızının yaşadığı travmaya kör etmişti. Sonuç heba olmuş gencecik bir hayattı. Arşiv'de Ursa'nın kasetini bulmuş olsaydık onun babasını da yatağın başında pişmanlıkla ağlarken göreceğimize emindim. Ve bu Ursa'nın hala umudu var demekti.

Yatılı RuhlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin