76

116 20 23
                                    

Uçurumun ucundan herkese merhaba!

Kaldığımız yerden kesintisiz devam ediyoruz. Uzatmıcam, önce okuyun, yorum bırakın, sonra dertleşip bol bol konuşalım :)

Keyifli okumalar,

E.Ç.

***

Now the stage is bare and I'm standing there
With emptiness all around
And if you won't come back to me
Then they can bring the curtain down

***

BÖLÜM 76:

OYUNA SON ANDA KATILAN

Balkonun korkuluklarından aşağı sallanıyordum. Bileklerime sarılı kumaşa ellerimle de asılmıştım. Bir faydası yoktu elbette. Kumaş çatırdamaya başlamıştı bile. Üzerimdeki elbiseyle normalden iki kat daha ağırdım. Etrafımda dönemiyor, bacağımı kaldırmıyor, her ne denediysem kendimi yukarı çekemiyordum. Ağzım hala bağlı olduğundan göz yaşlarımı da yakarışlarımı da duyurabileceğim kimse yoktu.

Lea haklıydı. Mars böyle bir geceyi yalnız geçirmeyecekti. Bu odaya dönme ihtimali benim bir başıma bu kapandan kurtulma şansımdan bile düşüktü. Dönse de... beni duyamayacak kadar meşgul olacağına emindim. Onun sesi kulağımda, bir başkasıyla birlikte olduğunu bilerek ölüp gidecektim. Bravo Lea! Sahiden de müthiş bir intikam planıydı bu.

Başım hıçkırıklarımla öne devrildi. Kaslarımdaki acı giderek daha dayanılmaz oluyordu. Soğuk tenimi kesiyor, kayaları döven dalgaların sesi dehşetimi onlara katlıyordu. Bayılsaydım keşke. O zaman bu işkenceye katlanmadan sessizce bu alemden gidebilirdim. Ama o konuda bile şansım yoktu. Her sızıyı, her kesiği, her sancıyı hissederek yok olacaktım.

Dakikalar geçiyor, kimse gelmiyor, ben kara boşlukta yalnız başıma süzülüyordum. Bu şekilde belki bir saat geçirdim. Belki iki. Belki üç. Bir noktadan sonra söylemek imkansızdı. Soğuk ve acı bedenim gibi düşünme yetimi de ele geçirmişti. Tek bir saniyenin içine sıkıştığım bir cehennemdeydim artık. Boynum kafamı taşımayı bırakmış, başım bir kukla gibi omzumun üstüne düşmüştü.

Sonra, ilk cırt sesi gecenin içinde çınladı, vücudumu saran buzlar anında kırıldı. Felç yerini yeniden korkunç bir paniğe bırakmıştı. Bunun ölümüm olacak zincirleme reaksiyonun başlangıcı olduğunu biliyordum. Sonunda kumaş pes etmişti. Yırtılıyordu.

Cırt, cırt, cırt, cırt...

Sol kolumdaki gerilim azaldıkça gözlerimdeki yaşalar artıyordu. Başımı kaldırıp buğulu bir perdenin ardından son ipliklerin kopuşunu izledim. Ve sonra tek kolum boşluktaydı. Panikle ve iki elimle hala beni taşıyan kumaşa asıldım. Hareketim etrafımda dönmeme neden olmuş, geride kalmış tek kumaş da çatırdamıştı.

Hayır, diye yalvardım. Lütfen dayan. Lütfen kopma. Lütfen... gel. Lütfen... beni bul.

Ama ne kumaş de ne de kalbimin seslendiği ruh beni duyabilirdi. Gelen yoktu. Kurtuluş yoktu. Artık dakikalarım sayılıydı. Bu gece Arşiv'de ölmeyi göze almıştım. Bu benim seçimimdi. Bir amaç uğrunaydı. Şimdiyse... bir oyunun kurbanı olmuş, kimsenin ruhu bile duymadan bu alemden göçüyordum. Helene durumumu bok yoluna gitmek olarak açıklardı şüphesiz.

Fakat...

O an odadan bir ses geldi. Gecenin sessizliğinde yanılıyor olmam imkansızdı. Kapının gıcırtısını bir tıkırtı takip etti. Gelmişti! Mars odasına dönmüştü! Yanında kim olursa olsun hala bir şansım vardı. Kalbim ağzımda Mars'ın biriyle konuştuğunu duymayı bekledim. Kızın kıkırtılarını duymayı bekledim. İkisi de olmadı. Sadece açma, kapama, vurma, çarpma sesleri geliyordu. Mars odanın içinde dolanıyor olmalıydı.

Yatılı RuhlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin