44

169 21 70
                                    

Eğlenceye hoş geldiniz! 

Haftanın ikinci bölümüyle partiye kaldığımız yerden devam ediyoruz. Sahi... nerede kalmıştık? Evet evet, kapıda beklenmedik bir misafir vardı. Bir takım tahminler de olmuştu. Bakalım tahminlerde kim haklı çıktı. Bakarsınız bölümün sonunda birden çok kazanan olmuş :p

Keyifli okumalar:)

E.Ç.

***

Need you tonight...

'Cause I'm not sleepin'

***

BÖLÜM 44:

DİKENLİ GÜL

Kedilerin hisleri kesinlikle biz insanlardan kuvvetliydi. Bela benden çok daha hızla yaklaşan tehlikeyi fark etmiş, uyukladığı köşede ayaklanmış, başını kaldırıp kulaklarını havaya dikmişti. Ben ne onun kadar öngörülüydüm ne de verdiği işaretleri zamanında görmüştüm. Beklenmedik misafirim eşikte belirdiğinde tepki vermek için çok geçti.

"Selam Oliver," dedi Mars.

Duvara yaslanmıştı, elleri cebindeydi. Dersten sonra üstünü değiştirmiş, düz bir polar ve kot giymişti. Gecenin bu vakti böyle iyi görünmesine hiç gerek yoktu, ama görünüyordu. Onun şu çabasız kusursuzluğu karşısında insanın kendini kötü hissetmemesi imkansızdı. Elimi saçıma götürüp çeki düzen vermemek için kendimi zor tuttum. Neyse ki... Toprak olmuş eldivenlerimle bu çaba yarardan çok felaket olurdu.

"Niye geldin?" diye sordum.

Dudağının kenarı yukarı kıvrıldı. "Beni gördüğüne sevindiğini bu kadar belli etme ama..."

Somurttum. "Gerçekten Mars... Ne istiyorsun? Çalışıyorum, görüyorsun. Esprilerin için hafta başını beklemen gerekecek."

Keşke biricik kedim de benimle aynı duruşu gösterebilseydi. Nerede... Çoktan Mars'ın dibine gitmiş, bacaklarına sürünüyordu. Kendini itip duvardan uzaklaştı Mars. Eğilip Bela'yı sevdi. Sonra onu kucaklayıp masaya doğru ağır ağır ilerledi, ama yanıma gelmek yerine karşı tarafa geçmişti. Çenesiyle önümdeki saksıyı işaret etti. "Yurt'u süslemeye devam mı?"

Başımı aşağı yukarı salladım, ama şüphelerim büyümüştü. Böyle insanca sohbet etmek hiç tanıdığım Mars'a uymuyordu. Bir bit yeniği vardı bu işte. Muhtemelen bana attığı mesajla ve Blue'nun sorduğu soruyla ilgili bir bit yeniği...

"Bana yardım etmeye mi geldin yoksa?" diye test ettim onu.

Çok komik bir şaka yapmışım gibi güldü. "Aldığın övgülerden vazgeçmeye hazırsan yardım edebilirim tabii."

Anlaşılmıştı, ağzındaki baklayı elimi gırtlağına sokmadan çıkartamayacaktım. "Bana neden mesaj attın?" diye sordum ben de doğrudan. Mars'ın hayal ettiği kontrollü konuya giriş kesinlikle bu değildi. Gözleri benimkilere sabitlendi. Tebessümünün silinmesini keyifle izledim. "Söyle hadi," dedim. "Ikınıp sıkıldığın bir şey var, belli."

Eldivenleri çıkarıp kollarımı göğsümde bağladım ve meydan okurca karşısında dimdik dikildim. Özellikle her anın tadını çıkarıyordum. Sonuçta Mars Bey'i böyle çaresiz görmek her gün karşına çıkacak bir şans değildi.

"Evet, seni dinliyorum?"

Burnundan sesli bir nefes verdi. Sağa sola baktı. Bela'yı yere bırakınca başı öne düşüp saçları gözlerine döküldü. Sabırla bekledim. Sonunda yeniden yüzüme baktığında bir kez daha ofladı Mars ve "Yardımın lazım," dedi.

Yatılı RuhlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin