89

93 18 12
                                    

Güzel haftalar güzeller güzeli ruhlar!

Bu haftanın açılışı için size bilge sözlerle dolu bir bölüm hazırladım. Konumuz aşk. Konumuz hayat. Konumuz değişim.

Keyifle okuyunuz :)))

***

Are you lonesome tonight?

***

BÖLÜM 89:

KALBİN SESİ

Lea bir canavar görmüş gibiydi. Haksız sayılmazdı. Onu tek lokmada yutacakmış gibi bakan gözleriyle sahiden de bir canavarı andırıyordu Mars.

"Ne yapıyorsun burada?" diye sordu. Sesiyle ortam biraz daha soğudu. Benim bile içim korkudan titremişti. Lea ise her an yere yığılacak gibi duruyordu.

"Ben... sadece... ko... konuşmak istedim," diye geveledi.

Onun için üzülmem yanlıştı belki, ama şu haline bakıp da insan nasıl üzülmezdi bilmiyordum. Mars benim gibi hissetmiyor olsa gerek yüzü kaskatıydı. Başını iki yana salladı.

"Beni zorlama Lea. Şansını zorlama. Olive'i rahatsız ettiğini görürsem ne olacağını sana anlattım. Sonun James gibi olsun mu istiyorsun?"

Şimdi Lea delice başını sallıyor, bir yandan geriliyordu. "Hayır, hayır, hayır... Ben... rahatsızlık yok. Yemin ederim! Bir daha olmaz. Onunla hiç... hiç konuşmam! Söz... söz veriyorum!"

"Bu sana son uyarım," dedi Mars. Sabrının kalan kırıntılarını kelimeleri arasına sıkıştırmıştı sanki. Noktayı beklemeden arkasını döndü Lea. Bir zamanlar beni uçurumun dibine yollayacak kadar kararmış olan gözleri şimdi aynı uçuruma düşmenin korkusuyla ıslaktı. Saatli bir bombadan kaçar gibi hızla bizden uzaklaştı ve ağaçların arasında gözden kayboldu.

Bir süre ardından bakakaldım. Bu arada Mars karşıma gelmişti. Çenemden tutup bakışlarımı Lea'dan kopardı ve kendine çevirdi.

"İyi misin?"

Başımı salladım. Sarsılmıştım, ama bir şeyim yoktu. "Onlara ne söyledin?" diye sordum. "Lea'yı bu kadar korkutan ne? James'e ne oldu?"

Mars ardı ardına sıraladığım sorulara belli belirsiz gülümsedi ve yanağımı okşadı. "Senin kafanı takacağın bir şey değil. Sana bu işi halledeceğimi söylemiştim. Hallettim de. Düşünme bunları artık. Bir daha kimse seni rahatsız etmeyecek."

Ona inanıyordum. Ama sesindeki özgüvene rağmen buradaydı. Mucizevi bir şekilde, en doğru anda yanımda belirip olaya müdahale etmişti. Hala bana bir şey olmasından korkuyor olmalıydı.

"Burada olduğumuzu nasıl bildin peki?" diye sordum. Cevap belliydi, o da bir şey demedi. "Beni takip ediyordun," diye üsteledim. "Değil mi?"

Ensesindeki saçları çekiştirdi. "Belki."

Suçlu bir çocuk gibi gözlerini kaçırdığında gülmemek için alt dudağımı ısırdım. "Neden daha önce yanıma gelmedin peki?"

Sıkıntılı bir nefes verdi. "Yalnız kalmak istediğini düşündüğüm için... Serana gittiğini tahmin ettim. Belli ki kendi başına zaman geçirmek istiyordun. Ben... sana zaman vereceğime söz verdim. O yüzden de saklandım. Lea'yı görmemiş olsam karşına çıkmayacaktım."

Sözleriyle kalbim eridi. Aşk damarlarımdan fışkırıp ruhuma taştı. Bu kez ben uzanıp onun yanağını okşadım. "Kayıtlara geçmesi için söylüyorum, bir daha beni görürsen saklanma, yanıma gel. Seni görmeyi her zaman yalnızlığa tercih ederim ben."

Yatılı RuhlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin