23

148 17 19
                                    

Güzel haftalar canlarım,

Öncelikle Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlarım :))))))

Bu enerjiyle haftaya mikemmel bir başlangıç yapıyoruz. İçimizin yağları erimeye devam edecek. Sırıtmaya başlayabilirsiniz :D

Keyifli okumalar,

E.Ç.

***

Karma, karma, karma, karma, karma chameleon...

***

BÖLÜM 23:

PEMBE PRENSES

Hırslıydım. Hırslı olmak iyi bir şeydi. Tüm ömrümü bunu duyarak ve içselleştirerek geçirmiştim. Kafama koyduğum şey uğruna canımı dişime takmam öğretilmişti bana. Ama bir hedef belirlerken insan bunun ne kadar yorucu bir yolculuk olacağını önden düşünemeyebiliyordu. Mesela ben, Mars'a meydan okurken bunun onun kadar kendi başıma da bela açacağını düşünememiştim.

Hatalıydım. Şeytani planımı hayata geçireli on dört gün oluyordu. Altı ders günü, üç hafta sonu günü ve beş ders günü daha... Yarın yeniden hafta sonuydu, bu da bir haftayı daha hedefime ulaşamadan boşa harcadım demekti. Bu düşünceye katlanamıyordum.

Yanlış anlaşılmasın, pes etmemiştim. Geçtiğimiz günlerin hiçbiri yoktu ki Mars'ın ensesinden düşeyim. Her adımında yanında, aldığı her solukta dibindeydim. Sabah sporuyla başlıyor, kahvaltısının içine ediyor, stüdyoda harcadığı saatleri ona zindan ediyordum. Tarben sağ olsun Yurt'taki tüm saklanma köşelerine hakimdim. Kütüphane, film odası, çikolata odası, bahçedeki sera, ormandaki ağaç ev...

Onu her bulamadığımda itinayla her birini geziyor, mutlaka işine çomak sokuyordum. O iş çoğunlukla beste yapmak ya da kitap okumaktı. İki defa, iki farklı kızla basmış, bir defa Blue'ya denk gelmiştim. Blue tatlı bir kızdı. Mars varlığımdan ne kadar nefret ediyorsa o bir o kadar mutlu oluyor gibiydi. Tarben'le boşuna ruh eşi değillerdi sanırım.

Bu arada en büyük destekçim Tarben'di elbette. Gizli bir yatırımcı gibi her adımımı izliyor, taktikler veriyor, Mars'ı delirtebilmem için içeriden haber taşıyordu. Beni yemeğe götürdüğü oyuncak odası sonraki gecelerde de gizli buluşmalarımızın mekanı olmuştu. Ne diyebilirdim ki, olur da buradan kurtulursak onu gerçek hayatta bulacak ve ömür boyu kölesi olacaktım.

Bu arada sabahları posta kutuma gelen her ders mektubuyla içim parçalanıyordu tabii. O kadar çok ders kaçırmış ve kaçırmaya devam ediyordum ki... Nasıl yakalayacaktım, nereden başlayıp ucunu tutacaktım bilmiyordum. Kendime durmadan büyük amaç için çalıştığımı hatırlatmasam belki çoktan pes etmiştim. Hayır, etmiyordum.

Yine koca bir günü Mars'ın peşinde sürüklenerek geçirdikten sonra yemekhanedeydim. Gözlerim hep olduğu gibi ilk olarak ruh eşimi aradı. Yoktu. Blue da ortalıkta görünmediğine göre muhtemelen müzik odasında çalışıyorlardı. Yarın gölde yeniden konser vereceklerdi ve Mars hazırladığı besteyi hala bitiremediği için tüm günü bir ateş topu gibi etrafına kıvılcımlar saçarak geçirmişti.

Bu durumun suçlusunun kim olduğunu söylememe gerek yoktu sanırım. Her konsantre olmaya çalıştığınızda sizin de başınızda biri sorular sormaya ya da dünya problemlerini tartışmaya başlasa eminim bir şeyler yaratmak konusunda pek başarılı olamazdınız. Mars'ın hayatındaki o sevimsiz karga bendim ve bununla gurur duyuyordum.

Yatılı RuhlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin