02.10.23
İlker Haznedaroğulları
Gözlerimi açtığımda başımdaki elektronik saat ve tarihten ertesi gün olduğunu gördüm. Yüreğimdeki ağrıyı hafifleten tek etken elimden damarıma karışan serum. Yorgunca yataktan kalkıp serumu kapatarak hortumunu elimden çıkardım. Bulanan midem yüzünden ışık hızında girdiğim banyonun tuvaletine eğilirken gözlerimden yaş gelmişti.
Bomboş mide, en fazla ne çıkarabilir? Oluk oluk kan.
"İlker?" Odamda duyduğum yabancı sesle elimi duvara vurdum. "Banyoda mısın?"
Zorlanarak da olsa onaytılı bir mırıltı çıkardım ve kapı açıldı, Batı elindeki kağıtlarla bana bakarken kaşlarını çatmıştı.
"Serumun mideni tutması lazımdı," dedi bana ve klozete çıkardığım kanlara bakarken. Bir elimle yaşlarımı diğeriyle çenemdeki kanları sildim.
"Belki de daha kuvvetli bir şey almalıyım. Sonuçta tarih hızlı, ilaç da hızlanmalı." Lavabonun karşısında ellerimi yıkarken dirseklerimi tezgaha dayamıştım.
Batı içeri gitti, elleri boş geldiğinde beni omuzlarımdan sarıp kendi bedenine yasladı ve diğer eline su doldurarak yüzümü yıkamaya başladı.
"Tiksinirsin, ben yaparım."
"Sağlıkçıyım İlker, böyle şeyleri çok yaşıyorum. Hem sen kardeş..." Susup nefeslendiğinde güldüm.
"Beni kabul etmemen senin için daha iyi, Batı Bey. Kuzey abimin bile bana alışması canımı yakıyor, ikinci kez kardeşini kaybedecek." Konuşurken birçok yerde duraklamış, yıkadığı yüzümü kurulamasına izin vermiştim.
Beraber yatağıma geçtiğimizde o sert gözlerinde hiçbir duygu yoktu. Ruhunu nasıl kaybetti öyle merak ediyorum ki şüphelenip kızmasa soracağım.
"Doktorlardan tüm raporlarını topladım, aslında yatalak hayatı sürmen senin için en ve tek doğru karar olur ki bu zamana kadar nasıl dayandın emin değilim."
"Boşuna dememişler cehalet mutluluktur, diye. Yatamam, yapmam gereken şeyler var." Sözlerime başını salladı ve getirdiği kağıtları uzattı. Aldığımda bunun sözleşme olduğunu gördüm. Uyuşan beynimle okuyamayacağımı anlamak zor değildi, kağıtları saatin olduğu şifonyere koyup uzandım. "Beni tam anlamıyla yatağa bağlamadan bir şeyler yapabilir misin?"
"Olası."
"O zaman yap lütfen. Bu ağrılar beni öldürecek." Hiçbir tepki vermediğinde yüzüne baktım, camdan dışarıyı izliyor. "Her şey yolunda mı?"
"Salak değilim İlker. Evimizde ne yapmak istediğini bilmediğimi mi sanıyorsun?" Gülerek sırtımı yataktan çektim ve başlığa dayadım.
"Sen de sakladığımı mı sanıyorsun? Ben açık biriyim, buraya yıkım olmak için geldim. 17 senelik hayatımda hatırlamadığım zaman diliminde bir ailem olmuş diye onlara şimdi gönül bağlamam. Ha, bir kere sevebileceğimi biri olabilirdi ama o da şu an mezarda. Kimi anlattığımı anlıyorsundur." Bana baktığında o mavi gözlerinde küçük de olsa bir umut kırıntısı görmek istedim, ama olmadı. "Okuduğum okul normal bir yer değildi, bizi iş hayatında her zaman en kötü senaryolara hazırlayan bir yerdi. Küçükken oranın tımarhane olduğunu düşünüyordum; sanki dersleri ve görevleri zor değilmiş gibi öğrencilerin rekabetiyle de uğraşmak zorunda kalırdık. Okul içi aşırı şiddetli, önlerini alamayacakları kavgalar çıkmaması için öğrencilerin küfretmesi, ters bakması ve hatta birbirleriyle konuşmaları bile yasaktı. 100 kişi aynı binada tekli odalarda kalırdık, ama kimse kimseye selam dahi veremezdi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlker -Erkek Versiyon
Short Storyİnsan kendi öz ailesine yabancı olur, adım attığı yerlerden korkar mıydı? Ben korkuyordum; ebeveynlerime yaklaşmaktan, abilerime bakmaktan. Çünkü onlara karşı birer yabancıdan başka bir şey değilim. -Karışmış bebek hikâyesi değil, on yedi yıllık ömr...