13-

1.6K 115 12
                                    

İlker Haznedaroğulları

Mucize tam olarak nedir, kimler tam anlamıyla yaşayabilir? Gözlerimi aşırı derecede yakan bir beyazlık var. Bunun ölüm olabileceğini düşünürdüm, ama biliyorum; ölüm böyle değil. O daha acılıyken şu anda ağrım, sızım yok. Nefes alabiliyorum ama görebiliyorum da... Kalp atışımın hızlandığını kendim hissettiğim yetmiyormuş gibi monitörden de uyarı sinyalleri geliyor.

"Sakin ol ve gözlerini aç abim," diyen ses Batı'ya aitti. "Biz buradayız, korkmana gerek yok."

"Işık var abi." Zar zor konuşurken nefes almaya çalıştım. "Gözlerimin önünde bir ışık var."

"Gözerini açarsan bizim de burada olduğumuzu görürsün abim." Kuzey'in de sesini duyduğum an korkan yüreğim biraz daha ısınmaya başlamıştı. Ama imkansız... Belki de günlerdir kördüm, dün hiçbir şey göremiyordum.

Kirpiklerime kadar titrerken gözkapaklarımı aralamayı başarmıştım. Milimetrelik açılan kapaklarımdan ışık sızdığında kaşlarımı çattım, yüzümü buruşturdum. Bu... Bunun imkansız olması lazımdı! Gözlerimi biraz daha açtığımda abilerimi bulanık bir şekilde gördüm, merakla bana bakıyorlar, sadece göz altları mosmor Batı'nın dudaklarında tebessüm var.

"Günaydın paşam," diyen Batı abim perdeyi çekip güneşi biraz daha engelledi ve yanıma geldi. "Nasıl hissediyorsun?"

"Görüyorum." Sesimin titreyerek çıkması ya da tanıyamaman umurumda değil. "Abi görüyorum."

"Sana bulacağımı söylemiştim, İlker. Kardeşimi o karanlık dünyada bırakamazdım," derken elini yanağıma koyup baş parmağının denk geldiği yeri okşadı. "Seni karanlıklarda bırakamazdım."

"Ne kadar net görüyorsun?" İsmail'in sorusuyla tekrar etrafıma bakındım.

"Tamamen net değil; ama kimin kim, neyin ne olduğunu seçebilecek kadar görüyorum." Şakaklarım acıdığında yüzümü buruşturdum.

"Yeniden görmeye başladığından şakaklarında ve gözlerinin arkasında ağrılar hissedeceksin, ama söz veriyorum geçecek. Bana güven." Batı abimin alnımı öptüğünü bu sefer hissetmekle kalmayıp gördüm.

"İlker Bey."

"Bay H," diye bağırdım istemsizce. Çocukluğumun adamı, abisi de buradaydı. Maskesiyle sedyeme yaklaştığında kıkırdadığını gördüm. "Siz de buradasınız."

"Size bir sözüm var, İlker Bey; o sözü tutmazsam kendimden utanırım. Nasıl hissediyorsunuz?"

"Gayet iyiyim Bay H. Her şey için teşekkür ederim." Tekrar kıkırdadığını duyduğum da ben de güldüm. 

"O zaman sürprizimize gelebilir miyiz?" Heyecanla soran Güney abim ellerini çırptı; "daha fazla dayanamıyorum, lütfen!"

"Tamam tamam. İlker'den daha heyecanlısın." Söylenen Kuzey abim arkasını dönüp gözündeki yaşları sildi ve yanıma yaklaştı. "Kendini nasıl hissediyorsun? Sedyeni biraz hareket ettireceğiz."

"İyiyim, lütfen rahat ol." Başını sallayarak beni kablolardan söktüler. 

Odadan dışarı çıktığımızda etrafım abilerim tarafından kapatıldığından nerede olduğumu anlayamadım, ama hastanede olmadığımızın farkındayım; o koku ve sesler yok. Büyük kapılar açıldı, tatlı bir rüzgar bulunduğumuz yere geldi. Sedyeyi sürmeye devam ettiklerinde burasının balkon olduğunu anladım. Ama nerenin balkonu? Abiler önümden çekildiğinde o eşsiz, hayallerimi süsleyen manzarayla karşı karşıya kaldım. Yaşamayı arzuladığım yerdeyim.

"Şaka yapıyorsunuz," derken sedyeden kalkmaya çalışıyordum. "Hayır hayır! Hayal mi bu?"

"Hayaller bu kadar güzel olabilir mi ki İlker Bey?" Bay H'in sorusuyla yüreğim daha da şiddetlendi. 

İlker -Erkek VersiyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin