Batı Haznedaroğulları
Gözlerimi açtığımda laboratuvardaki kanepede uyanmak kaşlarımı çatmama neden oldu; ne ara uykum gelmiş de buraya geçmişim? Kardeşim orada yaşam savaşı verirken uyumak... İyice bencilleştim.
"Günaydın Batı Bey." Sesin sahibine döndüğümde o ninjalardan görmek irkilmeme neden oldu. "Korkmanıza gerek yok, güvendesiniz."
Ayaklarımı koltuktan sarkıtıp ellerimle yüzümü sıvazladım.
"Neden uyumama izin verdiniz?"
"Vermedik," diyen adama baktım; "uyumadınız, yorgunluktan bitap düşüp bayıldınız efendim."
"O zaman ayıltsaydınız." Ayağa kalkıp muslukta elimi yüzümü yıkadım. "Kardeşim orada yaşam savaşı verirken yan gelip yatamam, neden anlamıyorsunuz?"
"Siz de insansınız ve her an o duruma düşebilirsiniz; İlker Bey'e dikkat ettiğimiz kadar sizin için de dikkatli olmak zorundayız. Batı Bey en azından yemek yiyin."
Ninja insanı umursamadan eldivenlerimi giyip deneylerin başına gittim. Maddeyi, kansere neden olan durumu bulup onu yavaşlattık. Vitamin takviyesi gibi bir serumla kana gerekli plazmaları enjekte edip kanserin ilerlemesini durdurduk. Sırada onu yok etmek varken gidip güçsüz aptallar gibi bayılmam...
"Beni dinler misiniz lütfen?" Ninja kılıcını boynuma çektiğinde adamın görünmeyen gözlerine baktım.
"Öldür. Ölene kadar duramam, bu yüzden sözünü dinlememi istiyorsan öldür."
Hâlâ kılıcı boğazımdayken keskinliği hafiften derimi sıyırdı ve bir damla kan kılıcından yakama doğru süzüldü. En sonunda kılıcını çekip kılıfına koydu ve duvar kenarına çekildi, ben de rahatça işime döndüm.
"20 bin ailenin arasında en inat sizsiniz; Haznedaroğulları. İlker Bey'in zıtlaşmaları bitti, ailesine kavuşup uysal bir adam oldu diye sevinecekken sizler ondan da betersiniz. Bay H'i arıyorum." Konuşan adamı umursamıyor, hatta duymuyordum. Ta ki İlker'den bahsedene kadar.
"Kardeşim inat mıydı?"
Sorumu aramayı yanıtlamış Bay H'in kahkahası karşıladı; "tabii ki! Size demiştim, İlker Bey cesur ve korkusuz karaktere sahiptir. Cesurlar her zaman kendi planlarını yaparlar. Ayılmışsınız Batı Bey."
"Öyle oldu Bay H. Adamınız biraz daha yatmam için boynuma kılıç çekti, ama başarısızlıkla sonuçlandı. Yatamam, dinlenemem."
"Numara 3, Batı Bey'i rahat bırak; İlker Bey ne ki ailesi ne olsun? Ne zaman İlker Bey'i dinlenmek için ikna edebildik de abisini de edelim? Lütfen. Batı Bey, şu anda kardeşiniz Güney Bey'in yanındayım; işim bitince geleceğim. Size işinde uzman bir laborant gönderiyorum, iyi anlaşacağınızdan eminim. Yabancı diliniz vardı değil mi?" Kardeşim ve benim hakkımda dedikleri hoşuma gittiğinden dudaklarımda tebessüm oluştu.
"Fazla değil; İngilizce ve Almanca sadece."
"Gelecek olan laborant bir Alman. Türk asıllı Alman, ama ne yazık ki Türkçe bilmiyor. Anlaşacağınızdan eminim. Şu anda kapatmalıyım, dikkatli olun." Arama direkt kapatıldığında Numara 3 diye bahsedilen adama baktım.
"Numara 3, bana yardım edebilir misin?" Hızlı adımlarla yanıma gelip hazır konumda bekledi. "Ellerin temiz mi?"
"Elbette."
"Şimdi şu tüpteki sıvıyı üçe kadar sayarak boşalt, gazı aç ve karıştır. Tamam mı?" Maskeli yüzü bir bana bir de deneylere baktığında iç çektim. "Üç saniyede boşalt, sadece ateşi yak ve karıştır; bu kadar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlker -Erkek Versiyon
Short Storyİnsan kendi öz ailesine yabancı olur, adım attığı yerlerden korkar mıydı? Ben korkuyordum; ebeveynlerime yaklaşmaktan, abilerime bakmaktan. Çünkü onlara karşı birer yabancıdan başka bir şey değilim. -Karışmış bebek hikâyesi değil, on yedi yıllık ömr...