Kuzey Haznedaroğulları
Sedyede hareketsizce yatan kardeşime bakarken yüreğim ağrıyor, nefesim sıkışıyordu. Okul seneleri boyunca onunla tanışabilmek için Baha'nın ayaklarına kapanmış, Batı'yı cesaretlendirmek amaçlı methiyeler dökmüştüm. En sonunda kimseden yarar görmediğimde gece gizlice gitmiştim, uzaktan onu çok izleyememiştim hem mesafe uzaktı hem de neredeyse hiç dışarı çıkmıyordu. Hasrettim ki ona...
"Bu makine akciğerlerine gerekli oksijeni sağlıyor, makineyi fişten çektiğimizde enerji kaybı olacak ve ciğerlere oksijen kesilecek." Bay H açıklamasından sonra bana döndü, sanki onay bekliyormuş gibi...
Bu çocuğa çok hasrettim, hayallerim vardı ve daha dile bile dökememiştim. Kahya, İlker'in evimize geldiğini söylediğinde kalbim öyle heyecanla atmıştı ki yasak olduğunu bildiğim halde gidip sıkıca sarılmak istemiştim. Sonunda onu görebildiğim, yakınımda olduğu için çocuk bile sevindirecektim.
"Kuzey Bey." Seslenen numaraya döndüm, eliyle Bay H'i işaret etti.
"Fişi çekelim." Titreyerek söylesem de söyleyebilmiştim.
Evdeyken yatağında baygın gördüğüm ilk anda ağlayasım gelmişti, hasretini çektiğim çocuğun hasta olduğunu bilmek zihnime lanetler okutmuştu. Sonra hasta değilmiş gibi ayaklanıp rüyamızda bile korktuğumuz Baha'nın karşısında dikilmesi, magazinde aniden kafamızdaki zebellaları tutuklatması...
Makinanın fişi çekildiğinde sanki benim de oksijenim tamamen ortadan kalkmış gibi hissettim. Derince soluklanarak çıktım odadan; kapının dibine çökmüş ağlayan İsmail elleriyle yüzünü kapatmış, tüm vücudu titriyor.
"İsmail..."
"B-beni ya- ya- yal- yalnız..." Konuşurken yine zorlanmaya başladığını görmek, sanki yeterince acım yokmuş gibi daha da acıttı.
"Biz yanındayız tamam mı? Kendini yalnız hissetme, her zaman arkanda olacağız." Eğilip başından öptüm ve yürümeye devam ettim.
Parçalanmak. Tam olarak nasıl anlatılır parçalanmak? Hangi felsefe, hangi edebiyat, hangi sıfat gerçekçi benzetmelerle parçalanmanın aslında bütün olduğunu anlatabilir?
Başka bir odadan içeri girdim, damar yolu bağlanmış Güney, yattığı sedyeden pencereye bakarken içini çekerek ağlıyordu. Abimin vefatından sonra kriz geçirdiği için içinde sakinleştirici ve ağrı kesici bulanan serum takılmıştı. Sessizce yanına gidip şakağından öptüm ve çenesini sevdim.
"Yapayalnız kaldık," dedi burnunu çekerken. "Kimsesiz kaldık ne aniden çıkıp gelecek kardeşimiz ne de her şeyde bizi korumak için kendini öne atabilecek abimiz kaldı. Kuzey abi, herkes gitti. Herkes..." İçini çektiğinde kabaran göğsüne elimi koydum.
"Ben varım abim, hiç gitmeyeceğim. Ağlama kurban olduğum, ağlama." Belime sarılıp kafasını karnıma yasladı.
"Batıı! Abim bizi niye bıraktı abi? Ben Batı abime hiç doyasıya sarılamamıştım ki onu beyaz çarşaflar sarsın. Abi çok canım yanıyor!" Hıçkırıklarla bağırırken yüreğine elini attı. "Yanıyor abi, canım yanıyor."
Bir Süre Önce- Kuzey Haznedaroğulları
Haykırarak yere yığılan abimin ağzından çıkan oluk oluk kanla bedenimin her bir kısmına beton dökülmüş gibi hissetmiştim. Kulaklarımda pompalanan kan yüzünden dünyanın sesi kesildi. Abim boğazını tutarak sırt üstü döndüğünde gözlerinin ardına kadar açık olması korkuma korku kattı.
"Oksijen maskesini getirin!" Alman kadının sesi boğuk tınıda kulağımı tırmaladı.
Tek net ses abimin nefes alma çabaları.
"6! Şok cihazını getir, nabzı düşüyor!" H avazı çıktığı kadar bağırırken elindeki makasla abimin üzerindeki kıyafeti kesiyordu. Ağzından, burnunda ve hatta kulaklarından bile gelen kanda çırpınan abimin hareketleri otuz altıncı saniyede durdu. Yaşlar akan, sessiz yardım çığlıkları atan gözleri tek yerde kilitlendi.
"Kalp masajına başlıyorum!" Alman kadın ellerini abimin göğsüne koydu; defalarca baskı yapsa da onun bakışları düzelmedi göğsü inip kalkmadı. H maskeyi takıp hava verse de gitmedi.
Boğuk duymayı Güney'in çığlık atmasıyla bıraktım. Dizlerinin üzerine düşen kardeşim çığlıklar atarken yeri yumrukluyor, boğazına sarılıyordu. Odadan hızlıca çıkan İsmail'i izledim, nefes almadan fırlamıştı. Hepimizin mi nefesi kesildi? Hepimiz mi öldük?
"Bırakma! Bırakma ne olur! Bırakma bizi!" Çığlıklar atan Güney bu sefer kendine vuruyor, saçlarını çekiştiriyordu. "Bırakma abi! Bırakma!"
"Kuzey, Güney'le ilgilensene!" H bağırsa da Güney, ben yanına gidemeden olduğu yere yığıldı.
"Kurtaramadık. Ölüm saati; 16,40." Alman kadının sesi, abimin kanlar içindeki bedeni, Güney'in yığılmış hali...
Her şey şimdi mi başlıyor, şu anda mı bitti?..
SON
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlker -Erkek Versiyon
Short Storyİnsan kendi öz ailesine yabancı olur, adım attığı yerlerden korkar mıydı? Ben korkuyordum; ebeveynlerime yaklaşmaktan, abilerime bakmaktan. Çünkü onlara karşı birer yabancıdan başka bir şey değilim. -Karışmış bebek hikâyesi değil, on yedi yıllık ömr...