Bugün yani tam 5 Ekim'de saat 12.00'da abimin nikahı var ve ben saat 5.20'de bu bölümü atıyorum... Evet, mükemmel ilgili bir kardeşim
05.10.23
İlker Haznedaroğulları
Güçlü insanları yıkabilecek tek etken vardır; alt seviyelerdeki azimli insanlar. İnsanı hastalık dışında sadece insan yıkabilir. En büyük acıyı insana, başka bir insan tattırabilir. Yani besin piramidinin en üstündeki varlık olan insana ya tanrı ya da insan yakabilir. Bu yüzden insandan asla korkmam, ben de insan olduğum için.
Hastanede odasını temizlik personellerine ve hemşirelere kadar kapatmıştık; sağlığımla Batı, odanın temizliğiyle de İsmail ilgileniyordu ki buna gerek olmadığını, abilerim de seve seve yapacaklarını söylese de inat etmiş, kimseye yaptırmıyor.
"İstediğin belgeleri aldım," diyerek içeriye girdi Kuzey abim. "Oğlum, belgeleri veren kimdi lan? Kendini ninja gibi gizlemiş diyeceğim, en azından ninjaların gözleri gözüküyordu; onda o yoktu."
Bir arkadaşımdan Haznedaroğulları'nın gizliden veya açık bir şekilde yönettikleri, ortak olduklar ı tüm ilaç şirketlerinin iğne noktasına kadar her bilgisini bana getirmesini istemiştim. Dün gece düşmeyen bilmem kaçıncı ateşimden sonra Kuzey abim kafama vurarak beni azarlamış, kendi almaya gitmişti.
"On iki senedir tanıyorum, altı yaşından beri yani... Bir kele bile yüzünü görmedim." Abim kaşlarını çattığında açıklama yaptım; "okul kuralları madde dört, hiçbir öğrenci anlatım derslerinde birbirini görmeyecek. Aynı sınıfa teker teker girip bize ayrılan kabinlerde ders görüyorduk."
"Okul okul değil tımarhane anasını satayım. Psikolojik destek dersleriniz de var mıydı?"
Abimin öylesine, alay için sorduğu soruyu onayladığımda yüzü şoktan şoka girdi ve yanaklarımı kızartacak kadar küfretti.
"A... a... ayı... p." İsmail'in oturduğu koltuktan söylenmesine başımı salladım.
"Aybını sikem. Çocuğu tımarhaneye yollamışız, okul diye yutturmuşlar." Başımı iki yana sallayıp dosyalara geri döndüm. Belgeler dediğimiz şey dört tane 200 gblık hard disklerdi.
İlkini bilgisayarıma takıp güzelce araştırmaya başladım; B&BH ilaç markasının dört tane fabrikası var, biri bu şehirdeyken diğer üçü farklı yerlerde. Buradakinde 400 rütbeli ve rütbesiz çalışanları bulunuyormuş. İş sonu o fabrikada çalışmaya devam etmelerini sağlamalıyım. Muhasebe kayıtlarını incelerken özellikle rütbelilerin hesaplarını kontrol ediyordum.
"İlker." Adımı tekte söyleyen İsmail'e döndüm, "bilgisayarın mavi ışık özelliğini kapat da gözün ağrımasın."
"Doğru dedin İso'm."
"İsmail, sen adam seçiyorsun ha!" Söylenen abim küskün çocuklar gibi kollarını göğsünde bağladı.
"N... ne?" Abimin göründüğünün aksine sabırlı biri olduğunu, İsmail'e gösterdiği saygıdan anlıyorum. Asla sözünü tamamlamıyor ya da sıkılmıyor, İsmail ne kadar uzun konuşup zorlansa da sabırla bekleyip lafını bitirmesini bekliyor.
"İlker'e gelince rapcisin, bize gelince kekci. Niye lan? İlker'de olup bizde olmayan şey ne?"
"K... k... k.. küf... küf... ü... ür." İsmail'in anında yanakları kızardığından başını eğdi.
"Evet, çok küfrediyorsun; rahatsız olup zorlanabilir abi." Kuzey abimin bir bana bir de ona baktığını hissettim.
"Düşünemedim lan özür dilerim. Oğlum bizim de rahatlama seansımız bu, kimseye direkt küfretmedim ki... E Batı ve Güney'in yanında niye kasılıyorsun o zaman? Batı hiç küfretmedi, Güney'e para versen bile etmez. He?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlker -Erkek Versiyon
Short Storyİnsan kendi öz ailesine yabancı olur, adım attığı yerlerden korkar mıydı? Ben korkuyordum; ebeveynlerime yaklaşmaktan, abilerime bakmaktan. Çünkü onlara karşı birer yabancıdan başka bir şey değilim. -Karışmış bebek hikâyesi değil, on yedi yıllık ömr...