İlker Haznedaroğulları
Okuduğum okul çok özeldi, her öğrencisi profesyonel yetiştiriliyor, zayıflık için hiç fırsatınız olamazdı. Aileleri yıkmak, yeniden inşa etmek ve bir tarikata bağlı kılmak zorunda oluyordunuz. Şu ana kadar gizlice okulun bağlı olduğu tarikata bağlanmış nice soyadı var; doktorlar, sporcular, modeller, ünlüler... Elbette bizim gibi adı gizli zenginler de vardı. Misal tüm Türkiye, babamın zengin olduğunu bilirlerdi ama nasıl olduğunu bilemezler. Çünkü kara para aklıyordu; uyuşturucudan, yasadışı bahisler, ilaç deneyleri, baronluk... Her kötü işte parmağının olması, masum çocuklarını ve akrabalarını öldürmesini açıklıyordu.
"Bilincin açık mı?" Batı'nın yorgun sesini duymak, karanlık dünyama sanki bir kibrit yakılmış gibi hissettim.
"Ne kadar bilinç denebilirse? Kafayı çekmiş gibi hissediyorum." Gözlerim açık mı, kapalı mı bilmiyorum. Bazen gözkapaklarımı kontrol edemediğimden onlar açıkken uyuduğumu, birinin gelip kapatmasıyla anlıyorum. "Kafam niye bulutlu?"
"Aldığın ağrı kesiciler, yüksek dozda uyuşturucularla aynı etkene sahip." Kıkırdayarak başımı çevirdim. "Neye güldün?"
"Okulda bir sözleşme imzalamıştık; hayatımız boyunca uyuşturucu madde kullanmayacağımıza dair. Ama şimdi..." Gülerek tamamladım sözümü.
"Acı çekmeni istemiyorum." Aramızda sessizlik olduğunda onu ne kadar çok görmek istediğimi düşünüyordum. Sadece birkaç haftada yanımda görebilmiştim, bir ay dolu dolu... Ama özlemişim. "İlker." Bir el elimi tuttu, yanağına yaslandı; yeni çıkmaya başlamış sakallar avuç içimi gıdıkladı.
"Efendim?"
"Beni affet; Kuzey her zaman seni ziyaret etmemizi, birbirimizi tanımamız gerektiğini söylerdi ama efendiler yasakladı diye adım atmaya, okulun adını dahi anmaya korkardım, hep reddettim. Gizliden de gelsek senin gidip onlara ispiyonlayacağını düşünürdüm. Yüzünü tanımak bile istememiştim. Affet beni." Avucumdaki yanağı parmaklarımla okşadığımda sıcak bir ıslaklık geçti parmaklarının arasından "Özür dilerim."
"Affedilecek bir durum göremiyorum; oğlun gibi sevdiğin kardeşin tarafından ihanete uğramışsın ki buna rağmen diğer kardeşlerini terk etmemiş, korumaya devam etmişsin. Seni affetmeyi düşünmedim, çünkü hiç küsmedim." Birkaç saniye sesli ağladığında boğazıma yumru oturdu. "Mezarıma çiçek getirme olur mu? Beni hiç hatırlama. Düzeltmeye başladığınız bu hayatınızda gözlerinizi sadece güzel günlere açın, mutlu olun."
"Bulacağım abim, biraz daha araştırıyorum ama emin ol yakın zamanda her şeyden kurtulacağız. Sen de Evimizin o güzel bahçesinde Oturup bizimle beraber sohbet edeceksin. Anlaştık mı?" Onu kabul edip bu tatlı rüyayı bende görmek istiyordum. Ama her şeyin sona yaklaştığını ve canımın az kaldığını anlayabilecek durumdayım. Yine de onu üzmemek adına kabul ederek gülümsedim. Yani gülümsemiş olduğumu düşündüm insan kör olunca ne yaptığını da fark edemiyor.
" Diğerleri nerede; İsmail, abilerim, Bay H?"
"Saat şu anda gecenin dört buçuğu; kameralardan uyanık olduğunu görünce yanına geldim. İsmail buradaki koltukta uyuyor, abilerin hemen yan odadaki sedyede koyun koyuna yattılar, Bay H ise... Emin değilim." Saat gecenin dördü ve o hâlâ uyumamış mı?
"Sen neden uyumuyorsun?" Soruma cevap vermek yerine avucumun içini öptüğünü hissettim.
"Biraz daha uyu, sabah sana sürprizimiz var." Alnıma değen dudaklarla tebessüm ettim. "Bu sefer iyi gelme sırası bizde, seni çok mutlu edeceğiz."
"Abim ne diyorsa o," derken bile sesim uykulu çıkmıştı.
Batı Haznedaroğulları
Bir süre sonra tamamen uyuyan kardeşimin tekrar alnından öptüm ve sedyeden kalkıp üzerini daha güzel örttüm. Koltukta büzüşerek uyumuş İsmail'in saçlarını okşadıktan sonra onun da üzerini sıkıca örttüm. Pencereyi kapatırken gözlerim iki çocuktaydı. Arada bilinci yerine gelen İlker'i İsmail asla bırakmıyordu, her şeyiyle o ilgileniyor bu sayede aklımızın kalmasına engel oluyor. Hepimiz bir şekilde görevlere dağılabiliyor, kardeşimizi burada bırakabiliyorsak hepsi İsmail sayesinde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlker -Erkek Versiyon
Short Storyİnsan kendi öz ailesine yabancı olur, adım attığı yerlerden korkar mıydı? Ben korkuyordum; ebeveynlerime yaklaşmaktan, abilerime bakmaktan. Çünkü onlara karşı birer yabancıdan başka bir şey değilim. -Karışmış bebek hikâyesi değil, on yedi yıllık ömr...