Bölüm On Sekiz (18):
"Komutanım!" adımlarım durakladı, derin bir nefes vererek geriye döndüm.
"Efendim Tunç?"
"Her şey sizin suçunuz!"
"Ne?"
"Tedbirsiz davrandın! Askerlerini ölüme sürükledin! Biz senin yüzünden öldük! Alper Yüzbaşı senin yüzünden öldü! Seni yaşatmak içi-"
"Sus! Bu bir emirdir Tunç, sus!" gözyaşlarım firar etti yanaklarımdan.
"Gerçekler bunlar! Hiçbirimizin törenine gelmedin, mezarımızı ziyaret etmedin! Anam, babam, yavuklum ağlarken, sen neredeydin yüzbaşı?! Hesap ver bana!" Ağlamam şiddetlenirken, ayaklarım daha fazla taşımadı beni, çöktüm yere. Dizlerimi kendime çektim, kulaklarımı kapattım. Bir ümit geçer bunlar diye ama geçmedi.
Ufuktan o gözüktü. Yüzbaşı Alper Ayyıldız. En zor geçen günlerde sırtımı dayadığım, kollarına sığındığım devrem, kardeşim, canımın içi.
"Bütün bunların senin suçun olduğunu kabulleneceksin. Ben senin yüzünden öldüm, tim arkadaşlarım senin yüzünden öldü Alkım! Sen sadece bizi hafızandan silmekle yetindin. Yaranı Orkun'la kapattın ama bu yaranın kabuk bağlamaması için elimden geleni yapacağım Yüzbaşı, elimden gelenin en iyisini!"
Onun ardından tüm timim gözüktü. Kenarda ise kollarını bağlamış, bana onaylamaz gözler ile bakan Orkun vardı.
Hepsi etrafımı çevirdi.
"Senin yüzünden öldük!"
"Sen öldürdün bizi!'
"Katil!"
..."Sizi ben öldürmedim!" olduğum yerden sıçrayarak kalktım. Gözyaşlarımı kontrol edemeyip hıçkırarak ağlamaya başladım. Sonra iki kol sardı beni, limanım oldu.
"Buradayım sevgilim, geçti."
"Ben katil değilim, ben öldürmedim onları Bora. Korumak istedim, istedim ama yapamadım. Kendimde bile değildim. Düşünemedim. Akılsızca davrandım." ellerim saçlarıma gittiğinde sıkıca tuttu kollarımı.
"Geçti bir tanem, sadece rüyadan ibaretti. Bak buradasın, ben yanındayım." derin nefesler almaya başladığımda az da olsa kendime geldim ama gözyaşlarımı dindiremedim.
"Onlar öldü Bora, benim yüzümden öldüler. Tedbirsiz davrandım. Beni korumasalardı, kendilerinden önce benim canımı düşünmeselerdi böyle olmazdı." artık ağlamam sık hıçkırıklara dönüşmüştü.
"Timimi şehit verdim Bora, sadece Orkun kaldı. Ona sığınmayıp ne yapacaktım? Altısının törenine aynı anda katılamam, yetişemem diye aralarında ayrım yapamadım. Hem ailelerine ne diyecektim; hesap soracaklardı, ben şehidimin cenazesinde dik durmam gerekirken, nasıl ağlamayacaktım?"
Kafamı göğüsüne gömdüğümde bir şey demedi, aksine sıkıca sardı kollarıyla. Saçlarıma bir buse kondurdu.
...Gözlerimi yavaşça açtım, yan tarafıma döndüğümde belimden sıkıca sarılmış olan Bora'yı gördüm. Gülümseyerek beni izliyordu.
"Günaydın."
"Günaydın güzelim." ona doğru dönüp, beline sarıldım.
"Annem kahvaltı hazır dedi, bizi çağırıyor."
"Sen kalkma, ben sana getiririm. Ağrın vardır." gülümsedi.
"Yok sevgilim, annem de dedi aynısını da, ama hep yatakta sıkıldım. Bir kalkayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Savaş
ChickLitTürkiye'nin ilk kadın SAT komandosu; Kıdemli Üsteğmen Karasu. Derler ya askerler sert olur diye, bir de SAT komandosuysa? Adımlarıyla yeri, göğü inletmeli değil mi? Herkes Karasu'dan sert olmasını beklerken, her kelimeyi şakaya vurabilme yeteneğine...