13. Duygular.

7 4 9
                                    

Bölümleri dönüp dönüp okuyorum, fark ettim ki çok hızlı geçişlerim ve duyguları göstermekte zorlandığım kısımlar olmuş. Bunu düzenlemem gerek, Hemde hemen...  neyse, acemi bir yazarım bu durumu mazur görün.

Keyifli okumalar!
______

Ellerini omuzlarıma düşmekte olan birinin tutunduğu bir dalmışçasına, fazlasıyla güçle tutuyordu. Biliyordum ki Mirel şuan benim kaybettiğim gücü kendisinde görmüş, ben bir gün zekamı ve gücümü yitirsem bile arkamda olacağını göstermişti. İlk kez biri kardeşim gibi davranmıştı.

Ve bir o kadar da abim gibiydi.

Gözleri gözlerime kenetlenmiş, bana tüm inancıyla bakmaya başlamıştı.

Mirelin arkasında Alaz bizi öylece izliyordu. Bir şey yapmıyordu, onu çok mu fazla kırmıştım? Bir insan geçmişiyle yüzleşirken, geçmişi ona acı verirken nasıl olurdu da böyle tepkisiz kalınırdı? Ben bunu sadece beni paramparça edecek kadar üzmüş birine karşı yapardım.

Nefesimin düzene girdiğini hissediyordum fakat hala Mirelin omzumu tutan eline muhtaç gibiydim.

Bir anı, bir insan nasıl olurdu da bu kadar yıkım sebebi olurdu? Belki de o anı, o insan var olmasa şimdiki yaşadıklarımızı yaşamayacağımızı düşündüğümüzdendir. Geçmişimizde yapılan bir hata nasıl kaderi berirliyorsa ve biz de bunu bildiğimizden hatalardan korkuyorsak, onların olmadığını düşündüğümüzde ki hayatımız da var olması bize acı veriyordu.

Bir saniyelik kendimi kaybetmiş kendimi, omurgamı dik tutamayıp fayansa düşmüştüm. Gözlerim hala Mireldeydi, asıl amacımın Alazı görmekti. Bir şeyler yapmasını istiyordum, belki yaklaşsa, elimden tutsa ya da sadece bir iki kelimeyle kendime gelmemi sağlasaydı keşke. İlk keşkemi geçmişimle yüzleşirken beni umursamayan adam için kullandığımı bilmek beni utandırıyordu.

Ağzından kelime çıkmayan Mirelin gözleri bağırıyor, beni düşeceğim bataklıktan korumaya çalışıyordu. Ama ne mümkün, şuan ihtiyacım olsan tek şey ablam gibi konuşa bilecek birileriydi. Bu ise imkansızdı. Hele làl olan Mirel için.

Ağzını açmıştı, konuşmak istemişti, sesinin çıkmadığını bilse de ağzını kıpırdatarak bana olan inancını göstermeye çalıştı. 'Yanındayım, yanındayız.' Son kelimesi bana aslında Alazın en küçük bir olayda yanımda olacağını belli etmişti. Keşke en büyük yıkımlarımdan birinde, birinin önünde yere yığıldığımda da yanımda olacak kadar düşünceli olsaydı.

Alaz içimi okumuş gibi yanıma yaklaştı, adımlarının geri gitmek, kaçmak istediği öyle bir belli oluyordu ki.

Önümde dizlerinin üzerine çöktü, bu şekilde onun çenesine geliyordum.

Ona bakamadım ancak bakarsam hiç olmadığım kadar önemsendiğimi görecektim. Ne kadar saçam değil mi? Önemsenmek, gereksiz geliyordu.

Toparlandığımı hissettiğimde sağımda duran Alaza değilde, önümde duran, tutunduğum ve güvendiğim, en önemlisi bana güvenen kardeşime tutunmuştum. Artık onun gözlerinde de bir kız kardeşe bakıyormuş gibi koruyucu, çocuğuna bakıyormuş gibi büyük bir gurur vardı.

Kendime gelmiştim. Karşısında göz yaşlarımı gösterecek kadar yakın olduğum insanlar yoktu. Evet, artık Mirel'e güveniyordum ama bu yeni tanıdığım birine yıllardır kapattığım duygularımı göstereceğim anlamına gelmezdi. Göz yaşlarım mermiye dönüşüp ve benim umutsuz sona yol aça bilirdi, yaşamamak için her şeyi yapardım.

Duruşum dikleşmişti, çenemi kaldırmış Alaza fazlasıyla aşağılayıcı bir tavırla kenetlenmiştim. O ise gözlerini kaçırmadı ama kapıyı işaret etti.

Kaybolmuşlar.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin