Ketifli okumalar!
______
Hayatım boyunca bir çok duyguyu tatmıştım. Korku, nefret, mutluluk. Herşeyi bildiğimi düşünürken kendi içim de yaşadığımı tanımlayamıyordum. Bu kendimi sorgulama neden oluyordu.
Kitaplar da aşk sonsuz bir mutluluk ve hüzün gibi tanımlanır. Ben ise elimi kalmbime koyarken sadece heyecan hissediyordum.
Öyle bir atıyordu ki Alaz'ı düşündüğüm de, silahı kullanmayı öğretirken ki halini gözümün önüne getirdiğim de, arabada ki bakışları öyle bir etki yaratıyordu ki.
Peki neden şimdiydi bu hissler? Neden o anları yaşarken bunlar bana uzaktı da şimdi sanki yeni doğmuş bir çocuk gibi kendimde tanımaya çalıştığım bir şeyle yüzleşiyordum?
Ben bu değildi. Eğer aşık oluyorsam da, bunu yapmayacaktım. Aşk zordu olmak zordu, ben koruduğum ve korunduğum kişilerle bu zorluğu yaşayamazdım.
İçimde ki Camila ortaya çıkmış gibiydi, beni birine anlatmam konusunda uyarıyorken ben bu dürtülmeyle ayağa kalkmıştım.
İnsan kendine yenilir miydi? Şuan saf yanımın dediklerine kulaklarımı kapamam gerekirken kapıyı araladığım da asıl dinlemediğimin zekam olduğunu fark ettim.
Kim dinlerdi beni, Mirel mi? O zaten yeteri kadar çabalıyorken buna gerek yoktu. Peki ya Korel? O zaten aşk için kendinden geçmişti, onun hemen bir şeyler planlaması ve bizi Romeo ile Juliet rolune kondurması zor olmazdı.
Meral, kız kardeş gibi bakan ve ilgilenen biri neden sırrlarımı saklamazdı ki?
Belki saçmalıyordum. Korel ve Mirel'e güvenmek için sebeplerim vardı, Meral içinse yokken nasıl olurdu da anlatırdım?
Başta onların da sana güvenmesi için sebepleri yoktu, Diyen iç sesimin bedenimi ele geçirmesine izin vermiş ve Meral'in kapısını tıklatmıştım.
Her zaman ki gibi gülen gözleriyle bir şarkı dinliyordu. Benim geldiğimi görünce kulaklıklarını çlkarmıştı. O an Meral'in odasının hiç birimizinkine benzemediğini, rengarenk olduğunu gördüm.
Gülümseyerek çekingen bir gavırla eliyle L koltuğu gösterdi. "Otursana, Yuav."
Ne diyeceğimi bilemeden oturmuşken gözüme benim odamda bulunan boyutlar da ki tablo -ki şimdiye kadar nasıl fark etmemiştim şaşırıyordum- beni cezbetmişti.
Meral asmayı tercih etmemiş ya da duvardan çıkarmıştı. Koyu yeşil gözleriyle, kararlılık ve güçle bakan bir kadın vardı tablo da.
Doğrusu bu bakışlar da gördüğüm güçmüydü, nefretmiydi seçmekte zorlanıyordum.
Kadının yüzünde ki masumluğu bozan tek nokta bakışlarıydı. Yukarıya, kendinden daha büyük birine ya da tavana bakıyordu. Öylesine zarif, öylesine narin bir görüntüye sahipti ki açık kalmış ağzıyla gözleri, yüz çizgileri ve çatılmış kaşlarına bakan ilk başta korkmuş biri sanardı.
Oysa bence bu kadın savaşıyordu, hemde en büyük nefretine karşı tüm gücüyle, kararlılıkla ama yenilmenin korkusunu da atlatamamış bir vaziyette.
Bu tür tablolar her üyemizin odasın da vaemıydı? Farklı bir amaçla koyulmuş olması beni tedirgin etse de sustum.
Bana bakarak bir şeyler anlamış olacak ki yanıma oturarak, "Yuva, ne söylemek istiyorsun?" Dedi.
Yutkundum, susmak mı istiyordum? Elbette hayır. Konuşmak, paylaşmak istiyordum. İçim de hayallere kapılmak gibi bir yanlışı ben değil, benim sakladığımı bilen biri durdururdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybolmuşlar.
ActionYaralı ve acıyla dolu geçmişten sıyrılamamış beş kişi bir ekip olmaya zorlanırsa ne olur? Onlar beş kişi ve beş duyguydular, bir bedeni değil bir beyni uluşturan beş kişi acı dolu bir bardakta mutluluk arama çabasıyla bir birlerinin yaralarını nasıl...