7: Dönüş.

38 1 0
                                    

Yedinci bölüm.

"Allah'a emanet olun annem. Varınca haber edin olur?" son kez babaannesine sarıldı Müjgan. Artık ülkesine dönme vakti gelmişti. Arabada onu bekleyen eniştesi, kuzenleri ve kardeşlerinin yanına sonunda varabilmişti. Bindiği gibi hareket eden arabayla küçücük alanda kendine yer edinmeye çalıştı.

Şarkılar söyleyerek geldikleri havaalanında indiler. Lefkoşa'dan havaalanına gelene kadar diğerlerine nadiren Müjgan'da bir durgunluk vardı. İçinde kocaman bir sıkıntı, geçmek bilmiyordu. Son bir saattir böyleydi. Ne yaparsa yapsın içindeki sıkıntıyı geçirememişti. Arabadakilerin söyledikleri şarkıya eşlik etmeye çalışmıştı, Şeyda'ya ile mesajlaşmaya çalışmıştı, sınav sonuçlarını düşünmeye çalışmıştı ama hiçbiri işe yaramadı.

Uçağın kalkmasına daha kırk beş dakika vardı, sigara içse yetişirdi. Belki sigara içmek ona bir nebze de olsa iyi gelebilirdi. Bu tarz durumlarda sigaraya sığınıyordu Müjgan. Sanki bütün derdini tasasını dışarıya üflediği dumanla gönderiyordu. Abisine haber verip kontrole girmedi. Cebinden çıkarıp yaktığı sigarayla çekebildiği kadar duman çekti içine. Aslında resmen duman içiyorlardı, verdiği para sadece dumana gidiyor gibi gözüküyordu ama bu onun umurunda değildi.

Yarısına geldiği sigarasına baktı ardından telefonundan saate baktı, daha beş dakika ya geçmiş ya geçmemişti. Sonunda sigarasını bitirince hemen yanındaki küllük gibi duran şeyde söndürdü. Çantasını omuzuna yerleştirip valiziyle birlikte kontrolden geçti. İleride onu bekleyen abisini ve kardeşini görünce koşar adım yanlarına gitti.

İçindeki sıkıntı yine azalmamıştı, hatta daha da çoğalmış gibiydi. Derin bir nefes alıp kendine gelmeye çalıştı. "Müj, bizden ayrıldığına mı üzülürsün?" Ayşen kollarını Müjgan'a sardı. "Üzülme üzülme, biz da geliriz."

"O kadar üzüldüm ki, birazdan üzüntüden düşüp bayılacağım," Ayşen koluna vururken diğerleri gülmüştü. Uçağın kalkmasına yarım saat kala diğerlerinin yanında ayrılıp kimlik kontrolü için sıraya geçtiler. Uçak kalkana kadar eniştesi ve kuzenleri orada bekleyecekti biliyordu.

Babaannesi dün bir valiz yiyecek hazırlamıştı. İçinde yok yoktu. Hellim peyniri ve böreği, Pilavuna, Kıbrıs Köftesi, Pirohu ve daha birkaç çeşit yiyecek. Bol bol koymuşlardı valize. Komşularıyla birlikte yemek içindi bol koyulmasının sebebi. Bir de olası bir misafir geldiğinde evde bir şey olmazsa bunu koyarlar diyeydi.

"Abi uçağa binmesek mi?" Cihangir arkasında ona seslenen Müjgan'a döndü. "O nereden çıktı bi'tanem?" sorusuna omuz silkti. İçindeki sıkıntı gerçekten geçmemişti ve yirmi dakika önceki halinden daha da fazlaydı. "Binmek istemiyorum, içimde bir sıkıntı var. Sabahtan beri geçmiyor."

Cihangir, kardeşinin korktuğunu düşünerek tamamen ona döndü ve kolunun altına aldı. Sude, ablasının bu korkusunu anlayamıyordu. Gidip geldikleri yer de 5-6 saatlik bir yer değildi ki bir buçuk saatlik bir yerdi. Bunda korkulacak ne vardı asla anlamıyordu.

"Bir şey olmaz. Sen içindeki sıkıntıyı unutmaya çalış," istemeyerek de olsa abisini onayladı Müjgan. Binesi yoktu bu uçağa, kardeşlerini de bindiresi yoktu ama el mecbur bineceklerdi.

Belki de durduk yere evham yapıyordu? Olabilirdi.

Abisinin dediğini yapmaya karar verdi; düşünmeyecekti, içindeki o sıkıntıya üç maymunu oynayacaktı.

Uzun sıranın sonunda sıra onlara geldikten sonra kimlik kontrollerini sıkıntı çıkmadan geçtiler. Kapıdan çıkmadan önce arkalarını dönüp tanıdık yüz aradılar, onlara gülümseyerek el sallayan akrabalarını görünce onlar da aynı şekilde karşılık verdiler.

MUÂŞAKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin