2: Yeni Komşu

192 6 0
                                        

İkinci bölüm.

Örgü, ince bir ceket alıp evden çıktı Müjgan. Sude onu aşağıda kapının önünde bekliyordu. Ayağına ayakkabısını geçirip bir çırpıda merdivenleri indi. Sokağın sonundaki otobüs durağından gelen otobüse binip okula gideceklerdi. Bugün biraz fazla işi var gibiydi. Sabahtan sevmediği bir derse girecekti. Hocasını da sevmiyordu dersi de. Bölümünü ne kadar severse sevsin o kadın yüzünden bazen nefret duyuyordu.

O dersten sonra geçen sene geçemediği alttan dersi vardı ama girip girmemekte kararsızdı. Vizeler yaklaşıyordu girmesi lazımdı ama illaki üçüncü sınıflardan bir kişi söylerdi olmadı o sorardı. Son senesinde herhangi bir olumsuz bir şey yaşamak istemiyordu.

Gelen otobüse bindikten sonra o hengamenin içinde ayakta kalmaya çalıştı iki kardeş. Yeri geldiğinde bir sağa bir sola savruluyorlardı ama ayakta duruyorlardı. Arabaları vardı, bugün sıra abisinin olduğu için araba ondaydı. Okula geldiklerinde kampüsün içinde indiler. Birbirlerine sarıldıktan sonra fakültelerine doğru ilerlediler.

Merdivenleri ikişer ikişer neşeyle indi. Uyandığından beri içinde mutluluk vardı. Adeta fışkırıyor, etrafa güzel enerjiler yayıyordu.

Binadan girdikten sonra her zaman yaptığı gibi güvenliğe öğrenci kartını gösterip merdivenleri çıktı yine. Dersin olacağı sınıfın önüne geldiğinde Mustafa'yı görmesiyle duraksadı. Mustafa, elinde kahve bardağıyla kapıda duraksadı. Oruç tutmuyordu ama tutana da saygısı yoktu. Zaten böyle biriydi Mustafa; küstahtı, küçük dağları ben yarattım edasıyla ortada dolanırdı. Onu nasıl sevdiğini anlayamıyordu Müjgan. Böyle birini nasıl hayatına dahil etmişti, bilmiyordu. Babasının yokluğunu doldurmak içindi büyük ihtimal.

Onu uzaktan görmesiyle duraksamadan sınıfın üst kısmındaki kapıdan içeriye girdi. Görmesiyle bütün enerjisi sömürülmüştü. İçinde nefretten başka bir duygu barındırmıyordu. Aslında bu duygu ona fazlaydı bile.

Amfide her zamanki yerine oturmuş olan Şeyda'nın yanına ilişti. "Günaydın!" sesini neşeli ve enerjik çıkarmaya çalışmıştı.

"Günaydın," dedi Şeyda esneyerek. O kadar uyumasına rağmen uykusunu alamamıştı belli ki. Ayrıca kaldığı yurt bile okula yakındı ama yine de uykusuzdu. "Sana aymamış belli."

Şeyda gülümsemeye çalışarak kafasını masadan kaldırdı. "Gece uyuyamadım bir türlü. Bir de sahura kalktım uykum bölündü," dedi. "Bölününce uykumu alamıyorum biliyorsun."

"Biliyorum biliyorum."

"Mustafa'yı gördün mü?" Müjgan'ın dik olan omuzları çöktü. "Gördüm ama görmezlikten geldim."

"Yine atıp tutuyordu şurada," dedi kaşıyla arkada oturan erkek grubunu göstererek. "Yok efendim o kızla takılmış, şu kızla şunu yapmış, şöyle olmuş böyle olmuş."

"Ne bekleyebiliriz ki Şeyda," örgü ceketini çıkarıp bacaklarının üstüne koydu. "Bunlara rağmen mesaj atıyor. Yüzsüz işte."

O sırada hocanın derse girmesiyle titreşimde olan telefonunu sessize alıp yüz üstü masaya koydu. Çantasından defterini çıkarıp bir yandan dinleyip bir yandan ders anlatan hocasının tahtaya yazdıklarını geçiriyordu. Şeyda ile aralarında ders paylaşımı yapıyorlardı her yıl. Derslerin yarısını Şeyda, diğer yarısını Müjgan alıyordu. Böyle böyle dersleri geçiyorlardı.

Sol ön çaprazlarında oturan Mustafa'ya gözleri kaydı bir anlığına. Kafasını sıraya koymuş uyuyordu. Sinirle doldu içi yine. Ona karşı içinde sönmeyen bir yanardağ, patlamaya hazır bir bomba vardı. Umursamamaya çalışarak geri derse döndü. Küçücük şeyleri bile kafaya takmaması gerekiyordu. Yoksa sonuçları hiç iyi olmuyordu.

MUÂŞAKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin