16: Muhallebi Çocuğu

23 4 0
                                    

On altıncı bölüm.

Tedaviden dönerken mutluydu. Artık ayağa kalktığında bacakları titremiyor veya bileklerine ağrı girmiyordu. Bir hafta boyunca evde kimse yokken koridorda uzun bir süre yürümüştü. Yorulduğu zamanlarda koridorun her iki ucuna koyduğu sandalyelere oturuyordu. Kimsenin bundan haberi yoktu.

Desteksiz yürümek kadar güzel olan başka bir şey daha varsa o da akülü arabaya mahkûm olmayacak olmasıydı.

Mahalleye girdiklerinde saat daha öğlen 1'i gösteriyordu. Bugün Sude'nin doğum günüydü ve akşamüzerine doğru Deniz, Şeyda, Arda ve Musabla evlerinin bahçesini hazırlayacaklardı. Cihangir akşamüzeri gelecekti, Sude'nin saat altıya kadar dersi vardı, Caner ve Salih işten anca gelirdi, Kutay pasta yapacaktı, mahalleye en erken Batuhan gelirdi dersi üç civarı bitiyordu çünkü.

Kutay'ın onu almasını beklerken o, sürücü koltuğundan ayrılmamıştı bile. Elinden gelse kendi iner eve çıkardı ama kimseye bir şey çaktırmaması gerekiyordu. "Güzelim," Kutay'ın melodik sesiyle ona döndü. Sıcaktan dolayı saçları alnına iyice yapışmıştı. "Efendim canım?"

"Pastayı birlikte yapalım mı?" meraklı bakışları Müjgan'ın yüzünde gezindi. "Olur da nerede yapacağız?"

"Benim evde," Müjgan anında kaşlarını çattı. Olur muydu öyle şey? "Olmaz, başkası görürse hoş olmaz. Kafede yapalım."

"Ne demek hoş olmaz? Sevgilim değil misin sen?" göz devirmeden edemedi. Mahalleli bir şey demezdi tabii ki. Mahalledeki gençlerin birbiriyle ne kadar iyi anlaştığını bilirlerdi. Kardeş gibi büyümüşlerdi ne de olsa. Bu iyi anlaşmanın içine Kutay da dahil olmuştu artık. İki ay geçmişti buraya taşınmasının üstünden. "Sadece sevgilinim. Nişanlın değilim."

Kutay duyduğu cümleyle gülümsedi. İlerleyen zamanlarda belki o da olurdu. "O da olur güzelim, dert etme sen," Müjgan utançla gözlerini kaçırdığında Kutay onun bu haline kıkırdadı. Utanmıştı ve verdiği tepkiler hoşuna gitmişti. "Hem ben seni niye ikna etmeye çalışıyorum ki, kucakladığım gibi götürürüm."

Müjgan masum bakışlarıyla sevgilisine baktı. Zavallının hiçbir şeyden haberi yoktu. Her şeyden habersiz sevgilisini kucaklayacağını düşünüyordu. Kutay, Müjgan'ı kucakladığı gibi evine götürürken Müjgan söyleniyordu.

"Vallahi bak diğer mahalleden biri görecek laf çıkacak," Kutay onu takmayarak yürümeye devam etti.

"Bak mahallenin sonundaki evde yaşlı bir kadın oturuyor kızıyla, onlar görürse hiç iyi olmaz," sıcaktan elleriyle kendine ye yaptı. "Dedikodu çıkacak başımız ağrıyacak," Kutay'ın onu takmayışı sinirlerinin zıplamasına neden olurken sessizce çığlık attı. "Kutay! Kime diyorum ben!"

"Geldik bilee! Gören görmüştür artık," dudağını büzüp gözlerini devirdi Müjgan. Sevgiliyse pasta yapmayı veya baş başa olmayı o da çok istiyordu ama gündüz vakti mahalledeyken çekiniyordu. Gece olsa hiç sıkıntı yapmazdı.

Eve girdiklerinde Kutay onu mutfağa götürüp sandalyeye oturttu. Birkaç dakika sonra elinde akülü arabayla geldikten sonra bu sefer oraya oturttu. Daha sonra kendisi dolaplardan gerekli malzemeleri çıkardıktan sonra birlikte pasta yapmaya koyuldular.

Kutay bu işi biraz ciddiye bindirmişti. Sonuçta ucunda Galatasaray forması giymek vardı. Giymemek için elinden geleni yapar, kırk takla atardı. Caner'in Beşiktaş forması giymesi için de elinden geleni yapardı. Esmer tenine siyah beyaz renk çok da yakışırdı açıkçası. Belki camiaya yeni bir kartal bile gelebilirdi.

Mahalleye geldiğinden beri erkeklerin arasından en iyi anlaştığı Caner'di. Aslında onun yaşına yakın olan Salih ve Cihangir vardı ama o daha çok Caner'le iyi anlaşmıştı. Diğerlerinde herhangi bir sorun yoktu, sadece Cihangir sevdiği kızın abisiydi o kadar. Kutay ister istemez çekiniyordu ondan ama yine de başı dik, kendinden emin duruyordu yanında.

MUÂŞAKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin