Kaybettiğimi sanan herkes için oyun bitti bile benim kaybetmem bu dünyanın hata bu evrenin sonu olmalı yaptığım hiçbir hatadan kendimi sorumlu tutumuyorum çünkü yaptığım hatalarım çok büyük hatalar pişmanmıyım hayır geçecek sabret diyen biri yoktu yanımda, yanımda soğuk kaldırım taşları ve sokak lambaları vardı vicdan azabı mı daha zordu yoksa suçluluk mu yoksa ikisi aynı anda mı zor kelimesi bir matematik problemi veya bir eşyayı taşımak değildir çaresizlik vicdan korku.
ailem benim için bir sığınak değildi ailem ya kalbimi kırdı ya da kemiklerimi peki ya hangisi daha çok acıtmıştı kemiklerim mi kalbim mi ?
Elim de duran çantamı açtım ve bir tane şırınga çıkardım savaşın tam önüne geçtim arada bir karış mesafe bile yoktu dudağını oynatsa dudağı dudağıma deyecekti göz göze geldigimizde elimdeki şırıngayı hızla savaşın baldırına sapladım savaşın yüzünde bir mimik bile oynamadı "sen delimisin" dedi bana gözlerini büyütüp bana bakarak çantamdan diğer şırıngayı da çıkardım ve kendi baldırıma sapladım ve savaşa cevap verdim "daha 1 dakika önce ölücem diye ağlıyordun şimdi ne oldu" dedim ve güldüm
Saniyeler sonunda tüm salonu bir duman kapladı bu dukan zehirdi herkes öksürmeye başladı savaş bu kataki kapıdan kimse çıkmasın diye oraya koşmuştu bende hızlı adımlar ile üst kattaki kapıya koştum merdivenlerden çıkarken birinin arkamdan çıktığını fark etim ve hemen adımlarımı hızlandırdım
Merdiven bitiminde bir kapı vardı kapı kitliydi bu kapıyı açamazlardı o yüzden odanın açık camının yanında duran gardolapa gizlendim saniyeler sonunda biri geldi bu akran dı camdan aşağı baktı ayağını kaldırdı atlamaya çalışacaktı Hızla gardolaptan çıktım
akran bana döndü "karaca" dedi bana bakarak zehir bu odada da etkisin gösteriyordu "Yok bebeğim Azrail" dedim ve hızlıca camı kapatım akran ben yaptığımı analmaya çalışıyordu akranın yakasından tutum kafasını kapalı cama geçirdim ve geri çıkardım bacağıma sabitledigim silaha baktım kahretsin savaş silahını alamayı unutmuştu
sabitledigim iki silahtan birini aldım ve akranın koluna sıktım akran acı ile yerde kıvrandı yere düşen cam kırıklardan birini elime aldım yarasanın içine batırdım akran öksürüyordu ölmeden ona acı çektirmek istiyordum odanın içindeki masanın üstündeki tabakta içki şişelerinde birni elime aldım vakit kaybetmeden akranın bacağına ve diğer kolunda silah ile sıktım ve elimdeki şampanya yı baldırıma vurarak açtım ve akranın başından aşağı dökmeye başladım akran acı ile kıvranıyordu oda kan gölüne dönmüştü
Dakikalar sonunda akranın nefesi kesildi hızla odadan çıktım ve merdivenlerden inmeye başladım merdivenleri iki üç basamak iniyordum merdivenler bittiğinde salona ulaşmıştım binlerce kişi yerde yatıyordu yerde yatanları önemsemeden hızla giriş kapısına koştum savaş bir adam ile dövüşüyordu ve yerde 9 kişi yatıyordu savaşın dövdüğü adamın yüzü kandan görünmüyordu savaşında dudağı patlamışdı hızla silahım ile savaşın dövdüğü adamın kafasına sıktım savaş bana baktı "kapıya polisler gelmek üzere polis sesleri geliyordu terasa çıkalım" dedi başımı olumluca saladım bacağımın yırtmacını biraz daha açtım ve oradaki silahı çıkardım ve savaşa uzatım çarpık ağızla güldü ve silahı aldı koşar adımlarla ile merdivenlere koştuk
Hızla merdivenlerden çıkıp terasa ulaşmıştık teras bomboşdu yanlarda korkuluklar yoktu yakınında bir otel vardı ama bu binadan daha kısaydı "Şu otel yakın atalayabilriz" dedim ve elimle yakındaki oteli gösterdim "ilk sen" dedim savaş başını olumluca saladı bir kaç adım arkaya giti ve koşarak karşıya atladı bana döndü "ayakabılarını çıkar topuklularla buraya atlayabilecegini mi sanıyorsun" dedi bana bakmaya devam ederken
ŞİMDİ OKUDUĞUN
41 EYLÜL
General FictionBige bataklıkta çıkmış lotus'du her şeye rağmen asla umudu bitmeyen biriydi ama bu umutun arkasında bile umutsuzluk vardı bige her şeyi tiye alan biriydi herkes bige veznadarı bataklıkta açan lotus sansada bige bataklığın ta kendisiydi lotus saflığ...