Acı ile bağırdı
Can çekişti
Canı yandı
Belkide öldü
Ama bunlar önemsizdi çünkü o bir bedendi bir ölü bedendi.
Berfu mu Nil mi ?
Hangisiydi yaşamayı hak eden hangisiydi kayranın kardeşi hangisiydi acıyı her zerresine kadar bilen
Hiçbir mimik vermeden "Malesef tanımıyorum iyi günler" dedin ve tam önüme dönüp yoluma devam edecekken arkamdan gelen ses ile derin bir nefes aldım.
"Ben polisim kardeşimin nerede olduğun söylemek zorundasın" hafifçe arakamı döndüm " hiç bir şeye zorunda değilim ama sen buradan siktir olup gitmek zorundasın" adam sinir ile gözlerini büyütüp tam konuşacaken lafa atıldım "aksi takdirde özel mülke izinsiz girdiğinizi polislerde ögrenir" arkamı döndüm ve hızla eve yürüdüm, kapıyı çaldım ve kapının yanında duran zilden bahçenin yansımasına baktım adam çoktan gitmişti .
Kapıyı yağız açtı ve bana dönüp bir kaç küfür savurduktan sonra bana sarıldı ve kendini geri çekip "Sana vurabilirmiyim" lafı ile yagıza tehditkar bir bakış atım "denesene" dedim ve yagızın yanından hızla geçtim "Ne sanıyorsun kendini bige sanki bana Hürem sultan" yağıza döndüm ve gözümü kıstım
"Yağız"
"Hım"
"Neyse sus işim var"
"Delimi ne ya garip insan"
Merdivenleri hızla çıktım odamın kapısının önünde duran kutuya baktım üstünde bir not yazıyordu kutuyu kucağıma aldım odamın kapısını açtım hızlıca kutunun içinde bir silah vardı üstünde iç içe girmiş BS harfleri vardı silahı elime aldım özel tasarlanmış bir silahtı kapağındaki notu okudum 'baytekinler özel seri"
(Sabah)
Sürgülü camdan içeri giren rüzgar tenimi dondururuken üstümde ağırlık yapan battaniyeyi üstümden ittim esneyerek yataktan kalktım vakit kaybetmeden yüzümü yıkadıktan sonra beyaz gömleğinin önünü iliklerine siyah uzun korseyi hızlıca elime aldım ve belime taktım siyah uzun paça kumaş pantolonumu giydim ve hızlıca yatağa oturup halka küpelerimi taktım
Siyah stiletto ayakabılarımı giydim hızlıca odadan çıktım merdivenlerden inerken stiletto'nun sesleri bütün evde yayılıyordu aşağı indim oturma odasına girdim yağız bana baktı kısa bir ıslık çaldı "Yağız neden otobüs sapığı gibi bakıyorsun" Yağız güldü pardon anırdı "ben savaş mıyım sana otobüs sapığı gibi bakayım" yağıza gözlerimi diktim kahverengi gözleri korku ile gözlerini bana dikti "Yağız seni döverim öyle bir şey yok" Yağız başını tamam der gibi saladı "Kesin kesin" yağıza arkamı döndüm o sırada odaya Hazal girdi "biri eğer bir şeyi yaptıysa ona çok tepki gösterir" yağız bütün evin duyacağı şekilde bağırmıştı
Dış kapıyı açtım ipek yine koltukta oturuyordu sigara içiyordu bence buraya yapıştı kalkmıyor İpekle muhabbete girmeden tez bir şekilde arabama yürüdüm arabama bindim hızlıca bir şarkı açtım, sabah sabah ne bu enerji bige
Adliye koridorunda çıkan topuklu ayakkabı sesi bile sakinleştirici gibiydi mahkeme başlamasına bir kaç dakika kalmıştı, adliye salonun kapısında binelrce gazeteci vardı. İki adam savaşı kolundan tutumuş getirdi "Savaş" Savaşa doğru adım atım admalar bana sertçe baktı "izin veremeyiz" adamalara çaresizce baktım, iyi bir oyuncuydum
"Lütfen sadece sarılıcam" dedim adamalr savaşın kollarını bıraktıkları anda savaşın boynuna atladım "bebeğim" ne bu samimiyet baytekin sanki Bana beş yılık sevgilisiyim adamlar geri savaşın kolundan tutup mahkeme salonuna götürdükler
ŞİMDİ OKUDUĞUN
41 EYLÜL
General FictionBige bataklıkta çıkmış lotus'du her şeye rağmen asla umudu bitmeyen biriydi ama bu umutun arkasında bile umutsuzluk vardı bige her şeyi tiye alan biriydi herkes bige veznadarı bataklıkta açan lotus sansada bige bataklığın ta kendisiydi lotus saflığ...