Canı acıyan her çocuk pes eder o çocuktu değildi ama yinede pes etmişti o çok güçlüydü ama Nil'e yenilmişti
Nil onun için her zaman; berfuy'du acı çekmek için çok kırık bir kalbe sahipti Nil her zaman berfuy'du bu gerçeği iki kişi biliyordu belkide üç olmuştu
"Kim" berfunun ağzından dökülen kelime ile kayra bana baktı öyle baktı ki 'beni kurtar' der gibi. kayra berfunun yanına gitti kayra kollarını açtı berfunun sandalyesine eğildi "berfu senden bahsetmedik" dedim tüm soğuk kanlılığım ile
"Kardeşin dedin" başını sağa sola olumsuzca salladı
"Berfu; savaşın kardeşi o gerçek kardeşi değilmiş savaş ve bende bunu savaş nezarethanedeyken öğrendik" dedim toparlamaya çalışarak derin bir nefes aldım
"Kızda delirmiş abisine kin tutumuş ben de dedim ki en başta söyleseleydin böyle olmazdı"
"Ben değilmişim yani" dedi rahat bir nefes alarak berfuya sarıldım
"Sen değilsin, senden böyle bir şeyi saklamam" beni affet berfu sana bu gerçeği bir gün anlatacağım sadece bana zaman ver
Bu gün kardeşlerimden birine yalan söyledim.
Kayra ayağı kalktı yüzümüze bakmadan mutfaktan çıktı "küstü benle" dedi endişe ile gözlerini büyütüp "o senle küsmez"
Bir insana nereye giderse gitsin yanında götürdüğü en önemli iki şeyden biri yüreği, diğeri de zihnidir. Eğer kafası sıkıntılarla doluysa dünyanın en huzurlu yerinde bile rahatlayamaz. Kocaman sevgi dolu bir kalbe sahipse nereye giderse gitsin yanlız kalmaz. Size doğru yolu gösterecek, yapmanız gereken şeyleri söyleyecek tek şey, yüreğinizdir. Beyin akıl verir ama ruhu yoktur. Vicdan, merhamet, sevgi gibi duyguları barındırmaz. Ama yürek'te bize yolu gösteren en büyük hazinedir.
Herkes odasına çekilmişti berfu çoktan uyumuştu ona yalan söylediğim için üzgündüm ama buna mecburdum
Odamın kapısına baktım sonra savaşın kapısına baktım, o halen nezerhaneteydi
Odasının kapısını açıp içeri girdim odası çok hoş kokuyordu ince uzun komidinin üzerinde duran fotoğraflara baktım küçük bir çocuk vardı büyük ihtimale savaş baytekindi yanında'da annesi ve babası vardı annesi gayet güzel manken gibi bir kadındı kahverengi saçları omzuna deyiyordu gözleri Ela renkti savaş hiç benzemiyordu. Babasına baktım savaş baytekine cidden çok benziyorduSavaşın yatağına doğru yürüyüp yatağa uzandım ve diğer yanda duran yastıgı kucağıma aldım ve kokladım savaş gibi kokuyordu, çok garipti ama bu koku huzur veriyordu rahatlatıyordu
⚖️
"Bence bige savaşa yanık"
"Duyarsa yanan kişi sen olursun diyeyim"
"Ama şurdan bak bige niye bir kaç gün önce tanıdığı birinin mahkemede aleyhine konuşucak"
"Of yağız boş yapma Bigeyi uyandır yoksa nikolay seni sike-"
"Nikolay yakışıklı adam ama benlik değil"
Gözlerimi açtığımda yatağın dibinde duran Hazal ve yağıza baktım ama bir sorun vardı
Siktir
Siktir
Siktir
Burası benim odam değildi savaşın odasıydı "burası ha siktir" hızlıca yataktan kalktım halen geceydi duvardaki saate baktım saat 3 buçuk olmuştu "bige göreve gitmen lazım" dedi Hazal, nasıl unutmuştum hızlıca yataktan kalktım "ben giyinicem sende dosyayı versen bana" Hazal masanın üzerindeki ince dosyayı bana atı dosyayı havada tutum ve dosyayı açıp göz gezdirdim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
41 EYLÜL
General FictionBige bataklıkta çıkmış lotus'du her şeye rağmen asla umudu bitmeyen biriydi ama bu umutun arkasında bile umutsuzluk vardı bige her şeyi tiye alan biriydi herkes bige veznadarı bataklıkta açan lotus sansada bige bataklığın ta kendisiydi lotus saflığ...