1. BÖLÜM
"Tozlu raftan aldım bütün anılarımı, unutmak istiyorum."Bir gün dönüp bakınca düşler
İçmiş olursa yudum yudum yudum yıllarını
Ağla, ağla Firuze ağla
Anlat bir zaman ne dayanılmaz güzellikte olduğunu..."Bu şarkının hikâyesini biliyor musun Amber'im?"
Elini yoğurduğu hamurdan çekerken, böreğin iç harcını hazırlayan annesine döndü parlayan gülüşü ile.
"Hayır anne. Çok sevdiğim bir şarkı. Eminim ki söz yazarı büyük bir aşık."
Otuzlarının sonlarındaki esmer kadın omzu titrercesine güldü. Başını onaylamaz şekilde sallarken söylendi,
"Elinizde telefon var fakat ne işinize yarıyor bilmiyorum."Kıskanır rengini baharda yeşiller
Sevda büyüsü gibisin sen Firuze
Sen nazlı bir çiçek, bir orman kuytusu
Üzüm buğusu gibisin sen Firuze...Genç kız merakla hamurun üzerindeki bakışlarını tekrar annesine çevirirken annesi devam etti.
"Bu şarkı bir annenin evladına yazdığı bir şarkı."
Genç kız duyduklarının şaşkınlığı ile gözlerini büyüttü. Şarkı, öyle yoğun bir duyguyla yazılmıştı ki ister istemez olmayan aşkınıza bile özlem duyuyordunuz.
"Öyle mi? Aşkla yazılmış sözleri beni birinin sevdiğine yazmış olma düşüncesine itti. Bunu bilmiyordum."
Esmer kadın, bakışlarını kızının yüzünde bariz görünen bir hayranlıkla dolaştırırken derin bir nefes aldı. Son günlerde içinde bir şeylerin sıkıştığını hissediyordu. Öyle korkunç bir sızı vardı ki göğsünde, kızını görünce bu sızının arsızlaşması zihnini kötü şeylerle meşgul ediyordu.
Duru bir su gibi, bazen volkan gibi
Bazen bir deli rüzgar gibi
Gözlerinde telaş, yıllar sence yavaş
Acelen ne bekle Firuze"Aşk sadece iki sevgili arasında olan bir duygu değildir yavrum. Aşk, öyle yücedir ki tanımı olmaz kelimeler yetersiz kalır. Bazen parmağınla gösterirsin çoğu zaman dilin tutulur. Onun için bir sözcük seçemezsin. Birini ya da bir şeyi seviyorsan ayriyeten varlığına şükrediyorsan sen ona aşıksındır. Ah yavrum keşke anlatabilsem," dedi iç çekerek.
Genç kızın gözleri dolmuştu. Telaşlı halleri ve yüzünü eğip annesine bakmaması annesinin yüzünü güldürdü. Kızı biliyordu. Esiri olmuştu bu duygunun. Şarkının nakarat kısmına gelince eşlik etmeye başladı güzel sesiyle.
"Acılı bir bakış yerleşirse eğer
Kirpiğinin ucundan gözbebeğine
Herşeyin bedeli var, güzelliğinin de
Bir gün gelir ödenir, öde Amber'im..."Genç kız annesinin ismini şarkıya katması ile başını kaldırdı. Aynı zamanda göz pınarlarından akan yaş yanaklarından çenesine yol almaya başlamıştı. Siyahın en koyu tonu saçları, kusursuz yüz hatları, beyaz teni ve koyu yeşil gözleri ile çok güzel bir kızdı. Baktıkça bakası geliyordu insanın. Annesinden almıştı bu güzelliğini.
Annesiyle göz göze gelince kendini tutamadı ve hızlı adımlarla ona yaklaşıp boynuna sarıldı. Uzun süreden beri boğazına dizdiği hıçkırıklar kendisini salarken ağladı. Annesi hiç sormadı sebebini. Sormasına da gerek yoktu ki zaten. Emindi, annesi biliyordu. Gözyaşları kurudu, iç çekişleri devam etti. Annesi sustu. Ama bu suskunluk göğsündeki acıyı çoğalttı.
Acılı bir bakış yerleşirse eğer
Kirpiğinin ucundan gözbebeğine
Herşeyin bedeli var, güzelliğinin de
Bir gün gelir ödenir, öde Firuze...İnsanlığın var olma sebebi neydi? Neden yaratıldık diye düşündük mü hiç? Neden cennetten kovulduk? Neden doğuyoruz? Amaçsızca geçen günler, haftalar, aylar ve yıllar sonra geriye baktığımızda gözlerimizi buğulandıran acılar, serzenişler, çığlıklar, sızılardan başka hangi duygu daha çok göz önünde? Neden geçmiş denince akla ilk gelen kötü anılar olur? Aklımdaki tüm soruların cevapları yine bende iken neden kelimelerim bana bu konuda yardımcı olmuyor?
Adımlarım birkaç dakika önce girmiş olduğum tek tük insanların her bir köşeye dağıldığı mahallenin yol ortasında sakince ilerlerken, anıların ağırlıkla sindiği çevreyi inceliyordum. İçime yılların yuva yaptığı sancı yokluyordu yine kendisini. Burnum sızlarken gözlerimin kızardığını görmeden bile anlayabiliyordum.
Hafif esen rüzgar yüzümü yalayıp geçerken saçlarımın arasına dalıp oyun oynarcasına derimi gıdıklıyordu. Bunun yanı sıra geçmiş boynuma yapışmış soluksuz bırakmak istercesine beni boğuyordu.
Çevredekiler sürüklediğim bavulun tekerleklerinden ve ayağımdaki topukluların sesleriyle başını benden yana çevirip kim olduğumu anlamaya çalışıyordu. İsmimin geçtiği şaşkın cümleler ve meraklı bakışlar altında sonunda varmak istediğim yere adımlarım varmıştı.
Karşımdaki iki katlı müstakil bahçeli ev bende büyük bir patlama yaşattı. Gözlerimin çeşmesi açılırken dudaklarım titriyordu. Yazın ortasında üşüyordum. Bu acı hiç bitmeyecekti, alışamayacaktım.
Duru bir su gibi, bazen volkan gibi
Bazen bir deli rüzgar gibi
Gözlerinde telaş, yıllar sence yavaş
Acelen ne bekle Firuze.Kulaklıkta tekrarlanan, kaçıncı kez dinlediğimi bilmediğim şarkı sonlanırken derin bir nefes aldım ve geçmişime adımladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duyduk ki Adın Leyla/SAĞANAK MAHALLESİ
General Fictionmahalle kurgusu... Ailesini trajik bir kaza sonucu kaybeden Leyla Amber Muna, bütün anıları, anılarında yer alan insanları ve aşkını geride bırakarak doğup büyüdüğü mahalleyi terk eder. Aradan geçen yaklaşık dört yılın ardından geçmişiyle yüzleşmeye...