mahalle kurgusu...
Ailesini trajik bir kaza sonucu kaybeden Leyla Amber Muna, bütün anıları, anılarında yer alan insanları ve aşkını geride bırakarak doğup büyüdüğü mahalleyi terk eder. Aradan geçen yaklaşık dört yılın ardından geçmişiyle yüzleşmeye...
Ben bir karar aldım. Böyle bazen sizi meraklandırmak ve de bölüm için uzun süre bekletmemek adına böyle küçük kesitler paylaşayım dedim. İyi demiş miyim?😂
Zaten şunun şurasında aktif olan 6-10 kişi kadarız. Siz sevgili okuyucularımı uzun süre bekletmek istemiyorum. Bu ister istemez beni rahatsız ediyor.
Beklediğinizi bilip bölüm yazmaya daha çok dört kolla sarılmak beni hem mutlu ediyor hem de telaşa sokuyor. Telaşa kapılmamın sebebi beklentilerinizi yeterince karşılayıp karşılamadığımı bilmemek aslında.
Tabii ben bölüm yazarken yeni bölümün gelmesini beklediğini hatırlatan okuyuculara duacıyım bu yönde, çünkü dediğim gibi telaşın yanında bana mutluluğu getiren onlar. Beni fazlasıyla yüreklendiriyorsunuz. Çok teşekkür ederimmm❤️💋muckkk
Çok uzatmadan gelecek bölümün kesiti ile sizi baş başa bırakıyorum.
Keyifli okumalar dilerim 💚
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Karşısındaki adamdan duydukları ile, yıllar önce benliğini bin parçaya bölüp, şuursuzca yolun ortasına atmış gururunun sancısı artmıştı. Öfke her zerresini ele geçirmiş, yetmemiş tüylerini diken diken eden sinirin derisinden fışkırdığını bile hissetmişti.
Bahar olarak nitelendirdiği geçmişte, sevgiyi aşırı dozda verdiğini düşündü. Gözlerinin önüne perde çekilmesine sebep olan aşkın getirisi bu illet yetersizlik hissinin, artık kendisi için değil, karşısındaki adam için geçerli bir sebep olduğunu anlamıştı.
Ne sanıyordu ki? Eski Amber Leyla'nın hâlâ yaşadığını mı? Hayır, her kötü söze, aşağılanmaya ve itip kakınmaya gösterdiği tolerans şimdi geçerli değildi. O köprünün altından çok su akmıştı. Her seferinde 'Bir hatadır, affedilir' diyerek geçiştirdiği ve görmezden geldiği her ne varsa, hesap vaktinin bile değmeyeceğine kanaat getirip görmezden gelip, aklına koyduğu yeni hayatın asfaltını döşeyecekti.
Gün içerisinde unutmanın kolay olmayacağını düşünmüştü ve artık karşısında kanlı canlı duran bahane ile bu mümkündü.
Sevginin yeterli olmadığını, saygı ve güven çerçevesinde yer almadıklarını anladığı vakit tamamen kuşanmıştı geçmişe karşı zırhını.
"Ne diye geçmişin kapısını aralıyorsun şimdi? Kameralar önünde değiliz Boran, oyun oynamanın gereği yok. Ve senin düşündüğün aksine, hani hatırlarsın belki, bana iffetsiz olduğumu söylemiştin ya! Hah, işte ben o değilim. Sanma sakın eskisi gibi sözlerine kanacağımı."
Sert bakışları ile karşısındaki adamın gözlerinin içine bakıyordu. İçindekileri dile getirmek beynine hücum eden kanın yanı sıra rahatlamasına da yardımcı oluyordu. Sinirini yansıttığı gözlerinin etkisi azalmıyor daha da artıyorken işaret parmağını sertçe Boran'ın göğsüne bastırdı. Dişlerini sıkmaktan çenesi uyuşmuştu. Bunu göz ardı ederek kendisine pür dikkat bakan adama içini kusmaya devam etti.
"Git ve kendine başkalarını bul kullanabileceğin. Aklı henüz bazı şeylere ermeyen. Beni de zaten o zamanlarımda kandırmaya başlamıştın öyle değil mi? Sözlerine kesinlikle inanmıyorum. Sen de bana inanmamıştın. Ki evet, bunun için sana teşekkür etmeliyim. Kör gözlerimi açmama yardımcı oldun. Ve bana aslında yıllar boyunca tanıyamadığım senin, gerçek ve ucuz karakterini görmüş olmamı sağladın."
Genç kız, daha fazla konuşmak istemediğini düşünerek hışımla Boran'ın omzuna sertçe çarpıp kapıya doğru ilerledi. Titreyen bedenini her ne kadar dizginlemeye çalışsa da sonuç başarısızlık oluyordu.
Hızlı adımlarını yavaşlattı. Arkasını dönüp kıpırdamadan eski konumunda duran adama baktı. Tarih, geri dönüşümlü olarak tekerrür ediyordu sanki. Yıllar önce tek kelime edememişti. Kendisini açıklayamamış, yanlış düşüncelerin zihni yormasına sebep olmuştu. Şimdiyse bu adam sessiz kalıyordu. Bir anlığına adamın kolundan tutup 'Neden?' diye sormak istedi. Kendisine tanınmamış olan açıklamayı sunmak istedi. Fakat kısa bir anlıktı bu.
Gözünün önüne annesi ve babasının mezarının üzerinde onların yokluğuna ağlamayı unutup bu adama ağladığı gelmişti. Acısını bile doğru düzgün yaşamasına izin vermeyen ve daha fazla acıları önündeki tabağa koyan adama bu hakkı tanımayacaktı.
"Ve Boran, bana en büyük kabuslarımdan birini yaşatan; bana vücudumdaki çürükleri, ruhumdaki kesikleri hediye eden, hastanede canı ile savaş veren o tiksinç adamdan daha bitiksin gözümde."
Boran'ın bedeni duydukları ile aniden arkasındaki genç kıza dönmüştü. Bakışlarına yerleşen hüzün bu defa yerini almış, genç kadına bitkinlikle bakıyordu.
Amber Leyla, son sözlerini söyleyerek daha fazla nefesini kesen bu ortamda kalamayacağını düşünerek hızla ortamı terk etti. Ardında bıraktığı kendi enkazından hallice, şehirlerin enkazının altında kalan ruhun, hapsolduğu karanlık kuyuda yankılanan son cümleler, genç adamın boynunu bükmüştü.
"Onur beni o gece bir kere öldürdü. Ama sen beni o gün ile birlikte bu zamana kadar, dört yıl boyunca her gün her saniye öldürdün. Sevgimi helal etmiyorum!"
.....
Neden böyle oldu sizce?
Boran ne dedi de Amber bu denli sinirlendi?
Amber'in neden böyle sert çıkıştığını bilmiyorsunuz fakat yine de verdiği bu tepki sizce iyi oldu mu?
Düşünceleriniz ne bilmek isterim.. Sağlıcakla kalın dostlarım. Seviliyorsunuz❤️