3. Bölüm Her Kelime Sahte Bir Bağlılık

311 15 2
                                    



3. Bölüm

"Madem ki ay tutulmuş, hani yıldızlar nerede?"

Özgürlük denince akla ilk ne geliyordu? Bir kadının istediği vakitte dışarıda dilediği şekilde dolaşması mıydı? Yıllarının dört duvar arasında geçmesinin sonucunda bedelini ödediği cezanın ardından hapisten çıktığı ve dışarıya attığı o ilk adımda soluduğu hava mıydı? Gökyüzünde uçan kuşlar özgür müydü?

Özgürlük; herhangi bir koşulla sınırlanmama, zorlamaya, kısıtlamaya bağlı olmaksızın düşünme ve davranmadır. Sizin için de bu sözcüğün kelime anlamı olarak mı bulunuyor lugatınızda özgürlük? 4 yıl öncesine kadar ben de böyle düşünüyordum. Şimdi özgürlük yok ama anlamını biliyorum. Gerçek anlamını...

Özgürlük, geçmişe takılı kalmadan yaşamaktı benim için. Geleceği sıkıntı etmeden, sadece hayata bir kez gelmiş olduğumuzu göz önünde bulundurarak tek seferlik hayatımıza şekil vermekti. Bunu yapabiliyor musunuz? Yapamıyorsanız, hayır, özgür değilsiniz.

Göğüs kafesime vuran kalbimin sancılı nedensiz darbeleri kesilmişti. Mahallenin ortasında dizilmiş yemek masaları boş yer kalmayacak şekilde dolmuştu. Her evden getirilen yemeklerin üzerinden dumanlar yükselirken aynı zamanda her kafadan da bir ses çıkıyordu. Büyük geniş tabaklara konulan yemekler masanın ortasında yer alırken servis tabakları adam başı dağıtılıyordu. Sonunda masa hazırlanınca herkes sandalyelere kurulmuştu.

Tatlılar, börekler, sarmalar, çorbalar, köfteler, mantılar, hamur işleri, meyveler, salatalar... daha sayacağım çok çeşit yemeğin kokusu insanları yemek için sabırsızlandırıyordu. Yanımda Nazlı ile bundan yıllar öncesinde mahallede verilen yemekleri konuşuyor, o eski samimiyetin özlemini gideriyorduk. Birbirimize ayrı kaldığımız yılların gidişatından bahsetmiş merakla sorular yağdırıyorduk.

Nazlı, diş doktoruydu. Mahallenin çıkışında ailesinin yardımı ile kendine ait bir klinik açmış mesleğini yapıyordu. Kısa sürede tanıdıklar ve en önemlisi işinde harika olması sebebiyle mesleğinde ünü olmuştu. İşini sevdiği parlayan gözleri, konuşurken salladığı el kol hareketleri ve heyecanlı mimiklerinden belli oluyordu. Onun için mutluydum.

Benim konservatuar modern dans bölümünden bu sene mezun olduğumu duyunca çok şaşırmıştı. Şaşkınlığı özel balolarda ve tiyatrolarda şarkı söyleyerek dans ettiğimi duyunca ikiye katlanmış kocaman açtığı gözleri ile söylediklerime kulak kesilmişti. Şaşkınlığı daha öncesinde okumak istemememden kaynaklanıyordu. Liseyi bitirip mezuna bırakmıştım. Derslerim iyiydi fakat okumak bana saçma geliyordu.

Bunun en büyük sebebi aslında liseyi bitirdikten sonra annemin yanında çalışmak istememdi. Annem bir terziydi fakat öylesine bir terzi değildi. Tanınmış olan kişilerden kendisine modeller gönderilir onun dikmesi istenirdi. Küçüklükten beri annemin yanında annemi izlediğim için çizime heves edip başlamıştım. Çizimlerimi anneme gösterir annemin dikmesini isterdim. Sonucunda güzel parçalar çıkınca hem annemi gururlandırıyor hem de bu işe daha çok heveslenip çizdiğim tasarımları geliştiriyordum. Öyle ki mahallede bir düğün olacağı zaman genç kızlar giymek istediği kıyafet modelini bana anlatır ve çizdirirdi. Ardından dikimi için anneme götürürlerdi.

Geçmişe buruk bir tebessüm gönderip Nazlı'ya döndüm. Kaşlarını çatıp bir noktaya bakıyordu. Baktığı yere kısa bir bakış attığımda Onur ile göz göze geldim. Ve yine kucağında bebeği ile. İstifimi bozmadan Nazlı'nın ellerinden tutup dikkatini bana vermesini sağladım.

Duyduk ki Adın Leyla/SAĞANAK MAHALLESİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin