11. BÖLÜM Tozlu Raftan Bir Aşk

154 8 1
                                    


Keyifli okumalar dilerim ❤️

Oy ve yorum unutmayın lütfen...

"O defter kapanmadı sanki. Hala kalbimde bir ur."

Şüphesiz yaratılışından beri her bir canlının büyük bir rolü, büyük bir anlamı vardı bu fani dünya üzerinde. İnsanoğlu ne zaman ayrıcalık tanılarak kendilerine verilen aklını kötü amaçla kullanmaya başladı, işte o zaman canlılık yavaş yavaş yerini cansız ve yitik bir yaşama bıraktı. Önce dünya üzerindeki yaşama bağlılıklarımız cansız varlıklara yöneldi. Sonra canlılık vaat eden duygular köreldi. Tümüyle hiçliğe karışmış canlılığın yerini aklı bulandıran haller aldı. Bunun sebebini çoğu zaman şeytanın üzerine attık. Kendi nefsimize hakim olmadan yaptığımız tüm beşeriler bize Tanrı'nın cezası olarak geldiğini düşündürdü.

Aslında insanoğlunun en büyük sorunu buydu. Asla kendi hatalarının sebep açtığı sorumlulukları sırtlanmak istemedik.

Bu hep böyle değildi. Belli bir zamana kadar canlılığı iliklerimize kadar hissetmek bizim için geçmişe bakıp kaybımıza duyduğumuz bir özlem olarak kaldı. Sadece kör bir özlem duyduk. Hiçbir çaba sarf etmedik. Belki de bu geçmiş atalarımızın bize miras bıraktığı bir tür kabustu. Özlem duyduğumuz şey ise çocukluktu hiç şüphesiz. Evet, tüm saf, temiz düşüncelerimiz ve bağlılığımız ile çocukluğumuz; bizim ölü dünya ile tanışmadan önce kendi dünyamızda yaşadığımız tüm o güzel şeylerdi.

Küçük Amber, mor renkli sırt çantasına kısa boyundan dolayı yetişemediği dolabın önüne tabureyi yaklaştırmış, eline geçen tüm kıyafetleri gelişi güzel sıkıştırıyordu. Bir yandan ağlamak için büyük çaba sarf ediyordu. Bu yüzden tatlı çileği andıran küçük pembe kalp şeklindeki dudakları aşağı doğru sarkmış titriyordu. Sürekli olarak buğulanan gözlerini kolunun tersi ile silerken, bir yandan da kapıya kaçamak bakışlar atıyordu. Birisi gelirse eğer tüm planı yerle bir olurdu.

Sonunda kıyafetlerini tıka basa doldurduğu çantasının fermuarını çekerek montunu giyindi ve kimseye görünmeden hızla evden çıktı. Zaten evde kimse de yoktu. Annesi Asuman teyzenin yanındaydı. Ama yine de geriliyordu birisi ona engel olacak diye.

Montunun kapşonunu takarak hızla mahalleden aşağıya doğru koşmaya başladı. Önünü göremediği için birisine çarpınca durmak zorunda kalmıştı.

"Nereye gidiyorsun böyle Kuğu Leyla?"

Başını kaldırıp kendisine tebessümle bakan Haluk amcasına çevirdi bakışlarını.

"Çok uzaklara," diyerek herhangi bir cevap beklemeden yarım kalan koşuşuna devam etti. Arkasından gülerek kendisine seslenmeleri duymamazlıktan gelerek varmak istediği yere vardığında yorulmuş küçük bedenini kaldırımın kenarına bıraktı. Kapüşonunu geriye atarken nefesini düzene sokmaya çalışarak etrafına bakındı.

"Hala gelmemiş bu çocuk! İnşallah fikrin değişmemiştir. Yoksa elimden çekeceğin var!"

Annesinden duyduğu sözleri dile getirirken ister istemez büyük hissetmişti kendisini.
"Keşke yaşım büyük olsaydı. Neyse altı yıl sonra büyüyeceğim zaten."

12 yaşındaydı ve çevresinden duyduğuna göre 18 yaşına gelince büyümüş sayılıyordu. O bunları düşünüyorken omzunda hissettiği el ile arkasını döndü. Görüş açısına giren kişi ile hızla ayaklandı.

Duyduk ki Adın Leyla/SAĞANAK MAHALLESİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin