Yorum ve oy verin lütfen. Bölüm çokça küfür içeriyor‼️
Keyifli okumalar🫀
8. Bölüm
"Bir yaz gecesi duşu gibi, düşüyor damlalar. Tekrar gelecek sanırım, bu anıların yağmuru."
Prensiplerden bahseder insanoğlu; karakterinin toplumdaki gözde ne sıfata benzediğini bilmeden. Karşısındaki insanın kişiliğinden konuşur toplum; kişinin iç dünyasını görmeden. Bir bilinmez denklem içerisindeki rakamlarız aslında. Bir çözenimiz olmadığı müddetçe öylece bekler orada değer bekleyen belirsiz duygularımız ile soru işaretleri ardından dümdüz izleriz. 'İnsan sarrafı' derler. 'Seni çözdüm, sen şusun' derler, fakat hiçbir şey bilmezler. Konuya iyi çalışmadıkça bildikleri tek şey sırasıyla tüm haneleri bilinmeyen o 'x' sayısına yerleştirip şık üzerinden gitmektir. Anahtara sahip olan kişi önüne çıkmadıkça denklemin doğru gidişatı hep bir kendine uyduruk yöntemleri kullanan kişilerin ardında bırakmadığı soru işaretleri ile kaybolur.
Biz halk dilinde buna 'kendini kaybetmek' deriz. Tüm duygular ölür, hayatımızdan gelip geçenler bizi çözme gayretinde bile bulunmadan direkt sonuca odaklı yaklaşım sunar bize ve, sonu belki de onların hayatında bir konuma sahip olmamızı sağlamaz, ama biz de büyük yaralar açar. Anlaşılmamak bilinmemek ve çizilip karalanmak bekleyişlerimizi olumsuz karşıladığı gibi beklentilerimizi de öldürmüştür.
Pikniğin üzerinden tam olarak iki hafta geçmişti. Ve tabii ki Boran'ı son görüşümün üzerinden de. Bu iki hafta içerisinde alçımı çıkartmış sargıya geçiş yapmıştım. Tüm bu süre boyunca gerek Asuman teyze gerekse kızlar, bana alçılı ayağımın engellediği zamanlarda, duş almam olsun yemek getirmek olsun hep yardım etmişlerdi. Tabii çoğu günlerimi Asuman teyzenin ısrarları sonucu onlarda kalmıştım. Bu esnada Boran'ın yine bir göreve gittiğini öğrenmiştim. Fakat bu sefer kısa süreli olacağını söylemelerine rağmen hala gelmemişti. Onun için endişelenmemek elde değildi. Görev dolayısıyla kendisinde herhangi bir iletişim aleti de bulunmadığı için ondan haber alamıyorduk.
Asuman teyze çoğu zaman bu durumdan şikayetçi olup fenalaşsada Haluk amca, "Hanım, hemen karalar bağlama. Bir şey olsa oğluna sence haber gelmez mi? Aslanıma bir şey olmaz. Vatanı için uğraşıyor, kötü düşünme," diyerek onu teselli etme girişimlerinde bulunuyordu. Beni de hala geçmişimize şaşkınlıkla yaklaşan Nazlı, endişemin yersiz olduğunu bu tür görevlere sürekli olarak gittiğini söyleyerek bu görevi üstleniyordu. Endişelenmemek elde değildi. Ya ona orada bir şey olsaydı? Bir kaybı daha kaldırabilir miydim, hiç sanmıyorum.
Özgür'de Boran gibi piknik gününden bir sonraki gün yurtdışına çıkmıştı. Şirketten ihale sözleşmeleri için birinin aradığını, bir süreliğine diğer müdürler ile beraber Fransa'ya gitmesi gerektiğini söyleyerek apar topar birkaç parça kıyafet ile evden ayrılmıştı. Giderken heyheylerimi tepeme getirmeyi unutmamıştı. Küçük bir çocukmuşum gibi nasihatlerde bulunmuş sürekli arayıp herhangi bir sıkıntı var mı diye beni rahatsız edeceğini söylemişti. Ve evet, sürekli beni arayarak sıkboğaz ediyordu. Bir süreden sonra telefonumu uçak moduna alarak kafa dinlemeye çalışmıştım. Fakat yine de iki haftadır içim hiç rahat değildi. Boğazımda ki bir yumru nedeni belirsiz bir şekilde büyümeye devam ediyordu. Boran ve Özgür'ün bıraktıkları boşluk, havasız ve gerici bir karanlık bırakmıştı zihnime. Nefeslerim boğazımda ki yumruya takılıyor ciğerlerimi sıkıştırıyordu.
"Nazlı, sana attığım listeyi abine yolla, geldiğinde turşulukları alsın bir yerden."
Asuman teyzenin turşu yapacağını duyunca şaşırmıştım. İçini doldurduğum karnıyarığı borcama koyarken,
"Turşu mevsimi değil ki Asuman kuşum. Erken mi yapacaksın? Öyle olmaz ki ama." dedim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duyduk ki Adın Leyla/SAĞANAK MAHALLESİ
General Fictionmahalle kurgusu... Ailesini trajik bir kaza sonucu kaybeden Leyla Amber Muna, bütün anıları, anılarında yer alan insanları ve aşkını geride bırakarak doğup büyüdüğü mahalleyi terk eder. Aradan geçen yaklaşık dört yılın ardından geçmişiyle yüzleşmeye...