Herkes gibi bende şaşırıp durdum kolumu daha da çok sıkınca korkmaya başlamıştım.
Benim sahte babam,Şahinin kendi babası ve dedesi odaya tekrar dönerken herkes neler oluyor demeye başlamıştı. Ben ise terler içinde orada öylece dururken aniden uzanıp yüzümü örten tülü çeken sahte kocamla göz göze geldik.
Yüzümde ki tüller yere savrulurken herkes şok içindeydi. Ben kolumu kıskancından kurtarmaya çalıştıkça daha çok sıkan kocama ilk kez bakma fırsatım olmuştu. Gerçekten çok yakışıklıydı. Öfkeden çarpılmış yüz hatları, çatık kaşları ile bana bakarken birazdan bana atılıp parçalayacakmış gibi duruyordu.
"Ben kiminle evlendim baba" derken kimsenin beni tanımadığından haberi yok gibiydi.
" Babası biri bize bu maskaralığı açıklasın" deyip babama baktı. Sahte babam göğsünü tutmuş derin nefesler alırken bana baktı ve gözlerimin önünde yere yığılıp kaldı.
Ondan sonra her şey çok hızla gelişmişti. Ben yere diz çökmüş kalp masajı ve suni teneffüs yaparken etrafımda bağıran öfkeli kalabalık telaşla etrafa koşturuyordu. Bu kâbustan uyanmak istiyordum.
112 gelip sahte babamı hastaneye götürürken Miray korkuyla ağlayarak merdivenden inmiş arabasına atlayıp ambulansın peşinden gitmişti. Ambulans sirenleri uzaklaşırken ben kaybolma umuduyla merdivenlere doğru sessizce seğirttim. Tekrar kolumdan sıkıca tutulup çekiştirilince korkuyla basamakta durup arkamı döndüm. " Nereye gittiğini sanıyorsun karıcığım daha işimiz bitmedi" dedi.
Oradan bir an evvel çıkıp gitmek tüm bu yaşadıklarımı unutmak tan başka bir isteğim yoktu. Sabah memlekete gidip teyzemle bile yaşamaya razıydım. Kolumdan sıkı sıkı tutarak azılı bir hırsız yakalamış edasıyla kasıla kasıla yürürken ben arkasında sürüklenerek salona girdim.
İçeride 6 tane erkek bana şaşkın ve öfkeli bakıyorlardı. İçlerinde vakurla duran sakalı dede ''oturun ve sakin olun deyince herkes itaat edip" oturuverdi. Ben ise hala ayaktaydım ve kolumu sıkmaya devam eden sahte kocam da ayaktaydı.
"Şahin bırak kızın kolunu ve geç otur" diye kükredi.
Kolunu savurarak bırakıp yanımdan öfkeyle geçip oda oturunca tüm gözler üzerimde kilitli ayakta kala kaldım.
Sakallı dede beni eliyle yanına çağırıp sandalyeyi gösterip "otur ve anlat" dedi.
Gün boyu olanları aksatmadan anlatmamın iki nedeni vardı bu deliliğin bir an evvel bitmesi ve bu işten sıyrılmak o yüzden hiçbir şey atlamadan anlatırken dede sadece sakallarını sıvazlayarak dinledi. Bu arada adını yeni öğrendiğim kocam ayakta sinirle dolaşıyordu.
Dede "peki, şimdi ne yapacaksın kızım "dedi.
"Sabah otobüsüyle Sivas'a gideceğim orada atamamı bekleyeceğim dedeciğim" dedim.
Eğilip başımı şefkatle okşadı tıpkı kendi dedem gibi o şefkatli dokunuş beni çocukluğuma götürünce gözümden kurtulan ilk gözyaşı hala çıkartmadığım şeftali renkli eldivenimin üstüne düştü. Derin bir iç çekip "bakın bu iş burada kalsın ben hiçbir şey istemiyorum sadece buradan bir an evvel gitmekten başka bir isteğim yok. Kimseye anlatmam zaten memlekete gideceğim "derken sık sık hıçkırıklarımla sözüm kesiliyordu.
Şahin ise etrafta sinirle dolaşıp öfkeyle homurdanıyordu. Etrafa yaydığı gerilim beni diken üstünde gibi hissettirdiği için sabahtan itibaren gerilen sinirlerim boşalmıştı. Ellerimle yüzümü kapatıp daha gürültülü ağlamaya başladım.
Dede konuşmaya başlayınca bile hıçkırığım kesilmemişti." Bak kızım öyle ya da böyle torunumla senin nikâhını kıydık. Siz şu an Allah katında evlisiniz' 'dedi.
Şahin"Üç kere boş ol dememe bakar " diye homurdandı.
Bende "ümitle evet hemen bitirelim" diye yüzüne baktım. Dedesinin kızın bakışlarını görünce gözlerini devirip ses çıkartmadı.
"Hayır, öyle bir şey yapmayacağız, ben bizim hoca efendiye sorana kadar sen bizim gelinimiz, torunumun da helalisin. Şimdi sil gözyaşlarını eşyalarını al bize gidiyoruz" dedi. İtiraz için ağzımı açınca eliyle dur işareti yaptı sessizce ayağa kalktım. Çaresizce etrafa baktım.
Tüm eşyalarım çöp poşetine konulmuştu nerede olduklarını bilmiyordum. Gözlerim eşyalarımı alan hizmetliye takılınca hızla yanına gittim. "Benimle gelin" deyip merdivenlere doğru yöneltti.
Merdiven bitimi geniş koridora girince acıyan gözlerle bana dönüp "ah zavallı deminden beri her şeyi izledim. Yazık oldu sana Miray'ın şımarıklığı yüzünden hayatın cehenneme dönecek" deyip Miray'ın odasına soktu beni dolaptan çıkarttığı poşetleri yatağın üstüne koyarken "çıkart üstündekileri de hemencecik giyiniver canım" dedi. Üstümdekilerden kurtulmaya can atıyordum. Fermuarı açıp elbiseyi sıyırırken "kendi kıyafetlerimi istiyorum lütfen onları getir bunlar bana ait değil" dedim.
"Miray Hanım onları çöpe atmamızı söylemişti bizde attık bunları sana aldı zaten bunlar senin"
"ben bunları hak etmedim o yüzden istemiyorum, çöp dökülmediyse çıkarta biliriz" derken lafımı bölüp "Saçmalama, Miray bu işten kolaylıkla sıyrıldı. Olan babasına ve sana oldu. Şimdi bunları giyinip bir an evvel aşağı in hadi canım "
Başımda ki örtüyü çıkartırken aklıma Şahin atılıp yüzümde ki örtüyü çekmesi gelmişti gözlerinde ki nefret beni yeniden titretince hızla üstümdekilerden kurtulup poşetten çıkan yeşil tişörtü giyindim altına ise beyaz keten pantolon almıştı. Hızla onu da giyindim saçlarımı elimle düzeltip poşetten çıkan spor ayakkabıları da ayağıma geçirdim giyindiğim en rahat ayakkabılardı.
Ama bu rahat ve şık şeylerin mutluluğuna kapılamazdım. Tekrar hizmetliye dönüp "çantam ve kitaplarımı atmadınız umarım" dedim.
"Hayır, onlar burada" deyip dolaptan çıkartıp bana uzattı. Çantamda ki cüzdanı açıp sabah Miray'ın bana verdiği parayı çıkartıp ona uzattım "Miray hanım gelince ona verirsiniz, içinden biraz harcadım ama kazanır kazanmaz onu da vereceğim "deyip cevap beklemeden hızla merdivenlerden inmeye başladım.
Merdivenlerin sonunda durup soluklandım. Aşağıda üç erkek kafasını kaldırıp bana baktılar. Diğerleri yoktu, şimdi sadece sevgili imam nikâhlı eşim, dedesi ve babası kalmıştı. Düştüğüm durum aslında çok komikti ama gülecek halde değildim.
Dedesi arkasını dönüp hadi kızım deyip yürümeye başladı. Ben arkalarından yürümeye başlayınca Şahin arkada kalmış beni inceliyordu. Bakışları karşısında yeniden titredim.
Bakışları karanlıktı en az benim ki kadar koyu
olan gözlerinde beğenimi öfkemi
[QjH