Kafenin sonunda merdivenle yukarıya çıkarken etrafa baktım merdivenin sonunda durup açtığı kapıya adım atmadan beni içeriye eliyle davet ederken ofise girdiğimizi fark edince "Burası sana mı ait? "
Gülümseyerek "Ailem beni red edince kendime burayı açtım ama şimdi geri döndüm. Eğer yetişemezsem devr edeceğim gel otur "
Kafe tek kelimeyle muhteşemdi. Büyük bir arazi üzerine kurulmuş bir tesisin kafe kısmıydı. Çok meşhur bir semtte restoran, kitap kafe hatta at gezileri yapılan ve kendin pişir kendin ye olan burasını arkadaşları ballandırarak anlatırlardı.
Ofisin karşısı komple camdan yapılmıştı. Kafeyi yukardan oturduğu yerden rahatlıkla izleyebiliyordu. Beni oturttuğu koyu kahverengi geniş kanepeden aşağıyı hayranlıkla izliyordum Kafe geniş ve rahat bir ortamdı dekorasyonuna bayılmıştım.
Aşağıyı ilgiyle izlerken "beğendin mi?" dedi.
" Harika bir yer çok beğendim "dedim içtenlikle gülümserken mahcup yüz ifadesi beni şaşırtmıştı. Ayağa kalkıp üzerinde ki ceketi çıkartıp kravatını gevşetirken "kusura bakma gün boyu bunların içinde boğuldum". Sessizce kafamı salladım, hareket ederken kaslarının gömleğini sıkmasına hayranlıkla ağzım açık bakarken aniden gözlerime bakıp göz kırptı. Yutkunup utançla başımı eğdim.
Kapının tıklayınca rahatlamıştım. İçeriye giren muhteşem yüzü ve vücut hatlarıyla zarif bir şekilde ilerleyen garson kıza baktım. Uzun sarı saçlarını atkuyruğu yapmıştı. Yüzünde ki abartısız makyaj sadece güzelliğini belirginleştirmişti. Zarif adımlarla Orta sehpasına eğilip saçlarını yüzüne düşürdü kahve ile birlikte bir masaya koyduğu değişik pastalar ağzımı sulandırmaya yetmişti. Yine kibar ve saygıyla başı önünde odadan çıktı.
Odadan çıkan kızdan sonra kendimi hantal ve çirkin hissetmiştim. Evet, uzun boyluydum ama bu beni Yıldızın deyimiyle at gibi gösteriyordu. Kalçalarım biraz fazla yemek yer yemez haber alıp hemen genişlemeye başlıyordu. Benim kilo verme şeklim yüzden verim kalçadan alan şekillerdendi. Ama şimdi onları aklımdan çıkartıp limonlu pastanın tadına bakmak için ölüyordum. Zaten muhtemelen ölümümde boğazım yüzünden olacaktı.
Yavaşça yaklaşıp kanepeye yanıma oturup kahveme süt isteyip istemediğimi sorarken kafamla olur dedim. Gözüm hala pastadaydı ağzımı açsaydım, pastadan dolayı sulanan ağzımdan sular sıçrayacaktı. Servis tabağına bir dilim pasta koyup bana doğru ittirdi. Kendine de bir dilim alıp arkasına yaslandı. Sessizce pastalarımızı yerken beni izliyordu. İlk lokmadan sonra ağzımdan kaçan küçük inlemeye ufak bir kahkaha attı. Yanaklarım utançla kızarınca "ustama zam yapacağım eğer pastası bu etkiyi yapıyorsa onu kaçırmamam lazım" dedi. Dikkatlice tabağımı bitirdim. Kahvemi içerken buranın pahalı olma nedenini anlamıştım kahvede muhteşemdi.
Önceleri insanların yer bildirmek için buralara geldiğini düşünüyordum. Âmâ şimdi kesinlikle hak ettiklerini düşünmeye başlamıştım. Kahvelerimizi içerken oluşan sessizlik bana bakıp "Teyzeni seviyor musun " dedi aniden düşündüm içimde ona karşı bir duygu yoktu. Annem ve babam 12 yaşımdayken öldüğünde çevreye mahcup olmamak için yurda vermeyip beni yanına almış ve o günden 18 yaşında üniversiteyi kazanıp o evden ayrılınca ya kadar sürekli bunu bana hatırlatmış biriydi. Keşke yurda verseydi diye düşündüğüm geceleri düşündüm. Sürekli annem hakkında kötü konuşup babamı aşağılayıp benim sabrımı zorlarken ben sadece ders çalışmış ondan kurtulmak için canla başla üniversiteye hazırlanmıştım.
Kazandığım zaman en az benim kadar sevinçliydi bu kurtuluş çift taraflıydı. Üniversite işlemlerine bile yalnız gitmiştim. Benden bir şey bekleme sesi yeterince doyurdum deyip eşyalarımı kapıya koyduğunda içimdeki tek his mutluluktu. Okulunun yurdunda kalabilmek için her işte çalışmıştım. Garsonluk, bulaşıkçılık hatta temizliğe bile gitmiş ama teyzemden yardım istememiştim.
İlk yıl dereceye girince burs kazanmış yurtta kalmaya başlayınca hayatım daha kolaylaşmasına rağmen çalışmaya devam etmiştim. Zor zamanlardı ama pişmanlık yoktu. Yarın memlekete dönme fikri beni korkutuyordu sırf oraya gitmemek için yine çalışmaya razıydım, kalacak yerim olsaydı.
Şahin ben düşüncelere dalmışken sessizce bana bakıyordu, gözlerimi kırpıştırarak hayallerden çıkarken ona cevap vermediğimi hatırladım. Cevabım yoktu ona karşı duygum yoktu. Beni hiç aramazdı, birkaç gün önce okulun bittiğini söylediğimde "Gidecek yerin yok mu?" diye sormuştu. Ben onu ne kadar istemiyorsam o da beni istemiyordu.
Şahin hala bana düşünceli bir şekilde bakıyordu gülümsedim, tekrar sormayacağını umuyordum. Ama sordu "teyzen tek akraban mı peki? " bu soru daha kolaydı.
"Evet, tek akrabam, ama zorunlu bir akrabalık maalesef "
" Eğer iş bulsaydın yine de gidecek miydin ?"
"Hayır, eğer ilana cevap alsaydım gitmeyecektim ama artık çok geç yarın gidip orada iş arayacağım." Sesim titriyordu kendime bile itiraf edemediğim çaresizliğim sesime yansıyordu.
"Peki, sana bir iş teklif etsem kalır mısın? "
"İş mi?" sevinçten hoplamamak için kendimi zor tutuyordum.
" Evet iş dolgun bir maaş, esnek saatler kalacak yer " dedi.
"Ah harika" derken birden şüpheyle durdum. " ama önce nasıl bir iş onu öğrenmeliyim sonuçta bugünde bir iş buldum ve neredeyse hayatım kararıyordu".
Yarım ağız gülümseyip "yine böyle bir iş desem, bak sana teklifim benimle evleneceksin sana ayrı bir ev açacağım her ay istediğin ücreti yatıracağım hesabına ve her konuda özgür bırakacağım" kanepeden hoplayarak kalktım.
Kapıya doğru yürümeye başlamıştım, kolumu tutup "Tamamını dinlemeden lütfen gitme en az senin kadar çaresizim. Ailem beni 6 yıl boyunca red etti şimdi tam kabul edilmişken tekrar onları kaybedemem. İyice beni dinle kabul etmezsen yine git "
Kolumu mengene gibi sıktığı için kımıldayamıyordum. Arkam ona dönük kafamda çılgınca işleyen ve dönen fikirlerle öylece duruyordum.
"evliliğimiz normal olmayacak sana dokunmayacağım bile sadece özel toplantı ve aile görüşmelerinde bana eşlik edebilirsin onun dışında tamamen özgürsün, ayrı bir evin olacak otur ve konuşalım hadi lütfen " dedi.
İç çekip tekrar kanepeye oturdum yüzüne bakmaya devam ettim.
"bak sana dürüst olacağım ben evliliği asla düşünmüyordum. Ama dedemin tek şartı bu olunca kabul ettim. Daha sonra babam Mirayı bulduğunu söyleyince Miray ile görüşüp anlaşmıştım. Oda kabul etmişti tabi bu gece ki dalavereye kadar beni aldatmasına çok öfkelendim. Zaten bu saat ten sonra da onunla asla olmaz. Seninle hazır imam nikâhımızı yapmışken ve iş arıyorken şartlarımı da kabul edersen evlenebiliriz."
Sözleri bittiğinde gülümsedim çaresizliğimin farkındaydı. Bende farkındaydım, şartlar oldukça cazipti.
" kesinlikle birlikte yaşamam seninle" kafası ile onayladı.
"Benim zaten kurulu bir düzenim var sana istediğin bir yerde ev tutacağım ve orayı istediğin gibi döşeyeceğim. Hiç bir şeyine karışmayacağım, Sonra birkaç yıl geçince anlaşamıyoruz diye ayrılırız. Sana istediğin kadar nafaka bağlarım evde sende kalır. Bunları aramızda bir sözleşme yaparak karara bağlarız garantin olsun diye "
Bu kez ben gülümsedim. "Demek bu kadar çaresizsin "
" Evet, eğer evlenmezsem mirastan men edileceğim ve aile ismi benim için çok önemli" dedi.
" Tamam kabul ediyorum ,ama kesinlikle dokunmak yok ,aynı evde kalmak yok "
Ayağa kalkıp elini uzattı " Kesinlikle ,benim zaten çok güzel bir sevgilim var ve her ihtiyacımı karşılıyor "