1. Bölüm: Sorgu
Karekterlerin hepsinin kurgusal olup, terimsel bilgiler hayal ürünüdür. Yanlış bir bilgi konusunda manzur görün. 🤍
İyi eğlenceler.
Sabahın ilk saatlarinde gözlerimi açtığım yatakta, debelenirken buldum kendimi. İşime aşık bir insandım fakat hala şu şafağa kalkar gibi kalkmalara alışamadım.
Daha fazla oyalanırsam, rutinimin bozulacağını bildiğimden hemen ayaklandım. En nefret ettiğim şeylerden biridir; rutin işlerimi aksatmak. Kalkar kalkmaz kendimi lavaboya atıp, elimi yüzümü yıkadım. Ardından dişlerimi fırçalayıp, mutfağa kahve suyunu koymaya gittim.
Her gün bunları tekrarlamak beni asla bıktırmıyordu çünkü karakola gidip masamın başına geçtiğim an her şey yok oluyor; kendimi, benliğimi buluyordum. Ah fakat beni sıkan bir durum varsa bu -bana göre ultra- kıvırcık saçlarımı şekillendirmek. Artık onlarla barışıktım ancak beni yorduklarını inkar edemem. Tüm hazırlığımı bitirip, şekersiz filtre kahvem ile arabama ilerlerken, kendimi yeni güne hazır hissediyordum.
Arabama biner binmez kendini hatırlattan telefonum çalmaya başladı.
"Günaydın Dorim, umarım şuan bu aramamı arabada yanıtlıyorsundur, aksi takdirde çekilmez oluyorsun." dedi telefondan bile kendini belli eden şen şakrak sesiyle Deniz. Kendisi çocukluk arkadaşım daha doğrusu tek arkadaşım. Kendisinin hayali olan avukatlık, ve benden asla beklenmeyen polislik ve evet cinayet büro polisliği ile gurur verici iki mesleğe sahiptik.
İkimiz de işimizi en iyisiyle yapmaya çalışıyorduk, ve bu süreçte birbirimize asla yardımımızı esirgemezdik. Deniz benim için çok değerliydi. Çünkü ben her zaman zor bir insan ve zor bir arkadaştım. Küçükken pısırık oluşum, şuan ki soğukkanlı ve sert yaklaşımım ona hep tersti. Ama ona rağmen benimle iletişimini asla kesmemişti. Bu yüzden ona minnettardım.
"Arabadayım."
"Dori'cim diyologlar cümleler ile olur ve bu bir cümle olmak için çok yetersiz anlıyor musun?" Sesi yapmacık bir sinirle çıkmıştı.
"Evet Deniz, bunu bana sekiz yüzüncü kez söyleyişin." diye yanıtladım. Her zaman ki boş muhabbetlerimizdendi.
"Ah öyle mi, o kadar olmuş mu? Her neyse bugün muhteşem bir müvekkil ile görüştüm."
"Hangi anlamda muhteşem?" diye sordum çünkü Deniz için muhteşem müvekkil anlayışı 3 farklı kriterden oluşuyor: güzel bir olay, yakışıklı biri veya zengin ve iyi para sayanlar.
"İnanamayacaksın ama her anlamda, hani kocaman gemileri olan şirket varya Aydeniz'ler." dedi heyacanlı çıkan sesiyle.
"Harun Aydeniz?" Kısa bir düşünme ardından hatırlamıştım. Bir kaç yerde rastlamıştım ismine.
"Aynen, aslında onun oğlu için galiba. Biraz karışık bir olay tam anlamıyla öğrenemedim fakat sasyonel yaratacak bir olay gibi duruyor. "
"Anladım, peki böyle bir olay için neden seni tuttular, sonuçta güvendikleri aile avukatları olmuyor mu bu insanların?"
"Sen bu kızı hafife alıyorsun görüyorum ki, benden iyisini mi bulacaklar. Elbette dava kaybetmeyen beni isteyecekler." dedi böbürlenerek, bu özellik bile onda tatlı duruyordu.
"Orası öyle ama sen yinede dikkatli ol. Böyle ailelerin içine girdikçe çıkamazsın."
"Tamam amirim anlaşıldı, senin karakola varmana da 5 dakika kaldı diye tahmin ediyorum. O yüzden kapatıyorum güzelim, kolay gelsin sende dikkat et." dedi ve ardından eliyle öpücük yaptığını tahmin ettiğim bir ses geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TERS KELEPÇE
General Fiction"Cinayet büro polis, Eylül Dora Vizgin." İşte şimdi sahne benim, ışıklar ise karanlık dosyaların üstünde. Dışarıdan bakıldığında hayatı mükemmel giden Ata Burhan yaptığı bir hata yüzünden tepetaklak olur, bu hata ona güzellikleri getiriken bir o kad...