Bölüm 7; Masumiyet.
Karekterlerin hepsinin kurgusal olup, terimsel bilgiler ise hayal ürünüdür. Yanlış bir bilgi konusunda mazur görün. 🤍
İyi eğlenceler.
Sezen Aksu, masum değiliz.
Hastane koridorunda yankılanan acı sesler, bana neler yaşandığını hatırlattma niteliğindeydi. Çünkü en son kendimi kaybetmiştim ve neler olduğunu yeni yeni idrak ediyordum. Gelen adrenalin ve sinir tüm benliğimi ele geçirmişti. Tek bildiğim orada olup, saldırıyı engellemekti.
Ve öyle de yapmıştım.
Bir kaç saat öncesinde olanlar aklıma düştüğünde, karışımda duran Ata'ya sinirle baktım. Yaptığı çok sorumsuzcaydı.
Ve bencilceydi. Kesinlikle bencilceydi.
2 saat öncesi
Arkamdan seslenen Ata umrumda değildi. Tek odak noktam yerde göğüsünü tutan Komiseri'm, abim yerine koyduğum insandı. Ve sinirle hareket edip kontrolsüzce hareket eden aptal saldırgandaydı. Yaptığının şokundaydı belli ki. Çünkü duraklamıştı ve titriyordu. Ama hala yanına kimsenin yaklaşmasına izin vermiyordu.
"Yaklaşmayın, ona bakın." Ekrem Amirim'i işaret etmişti. Sözleri, ağladığından dolayı boğuktu. "Öldü mü?" diyen sesi artık daha yakından geliyordu. Çok yaklaşmıştım. Beni göremiyordu. Arkasından yaklaşıyordum. Polisler beni fark etmiş, onu oyalamaya ve telkin etmeye çalışıyorlardı.
"Ne yaptım ben? Hepsi sizin yüzünüzden. Her şeyi mi aldınız, hayatımı batırdınız. Nefret ediyorum sizden, herkesden." diyerek kendinden geçtiğin de yine silahını kontrolsuzca sallanmaya başlamıştı ki, 'Dora' diye bağıran telaşlı bir seside beraberinde getirmişti. Ata bana doğru bağırıyordu.
Bunu fark eden saldırgan tabiki de beni fark etmişti.
Aptal şey, duyguları ile hareket ediyordu.
Telaşla bana dönen elin silahına da uzandığını fark ettiğimde hemen sağa döndüm, ateşlemişti. Umarım bir yere isabet etmemiştir.
Çok yakındaydım. Ve o tekrar ne yaptığı ile yüzleşirken zayıf anından yararlanarak dirseğim ile silahını düşürdüm. Oldukça hızlı yapmıştım. Ve ona bu kadar yakın olduğumu bile kavrayamamıştı.
Kendisini hemen yakalayrak tutukladığımda ise zaten çabalamaya son vermişti.
Günümüz.
Ben saldırganı tutukladığım sırada zaten ambulansta olay yerine varmıştı. Ağır bir yarası yoktu. Önemli bir noktayı ateş etmemişti kurşun. Ameliyat ardından odaya alınmıştı. Kapının önünde Ekrem Amirim'in ailesi ve bir kaç polis bekliyordu. Benimle birlikte Ata'da gelmişti.
Bir kaç saniye baktıktan sonra kafamı hafifçe yana yatırarak 'konuşalım' tarzında bir bakış attım. O zaten bana bakıyordu.
Ayaklanıp ilerlediğim de, odadan hafifçe uzaklaştım. Hareketimle Ata'da peşimden gelmişti.
"Hayırdır, senin ne işin var?" diyerek hesap sordum. Sesim kontrolsüzce sinirli çıkmıştı.
"Destek olmaya geldim. Bir ihtiyacın olursa-"
"Olmaz. Gidebilirsin. Ayrıca bir daha böyle bir saçmalık yapma, gezme etrafımda." Sesim netti. "Ayrıca sen neden gelmiştin? Sakın tesadüf deme." diyerek sordum aklıma takılan soruyu.
"Malum peşimi bırakmayan bir polis var. Yolları hep kendine çıkartıyor. Hesap sordutturuyor." Her cümlesinin sonunu bastıra bastıra. Ve her cümlesinde bir adım atıp aramızda ki mesafeyi nerdeyse sıfırlayarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TERS KELEPÇE
Ficción General"Cinayet büro polis, Eylül Dora Vizgin." İşte şimdi sahne benim, ışıklar ise karanlık dosyaların üstünde. Dışarıdan bakıldığında hayatı mükemmel giden Ata Burhan yaptığı bir hata yüzünden tepetaklak olur, bu hata ona güzellikleri getiriken bir o kad...