Restoranın önünde park yapılacak kısmına arabayı park edip arabadan Batuhan'la çıktık. Yan yana birlikte restorana girdik, ikinci katına çıkıp teras yerinde olan masalardan birine oturduk. Menünün gelmesini beklerken kafam dışarıda olan güzel manzaraya odaklanmıştı.
Nasıl söze gireceğimi bilmiyordum, çözemiyordum.
"Dolunay," dedi Batuhan. Kafamı ona doğru çevirdim, gözlerimiz birleşti. "Konuşmaya başlayalım, ne dersin?" aşağı yukarı kafamı ağırca salladım onaylamak için.
"Ben konuya nereden gireceğimi bilmiyorum yani.. İlk defa böyle bir konuşmam olacak." anladı, ağır ağır kafasını salladı.
"Benim içinde geçerli bu dediklerin. Rahat olabilirsin." gülümsedim. Garson menü kağıdını getirdi ve geri gitti. Kağıdı açmadım, sadece kahve içmek istiyordum. Beni kendime getirecek tek şeydi.
"Ne istersin?" diye sordu Batuhan.
"Bir kahve yeterli."
"Tamamdır." dedi ve elini kaldırıp garsona 'gel' işareti yaptı.
"Buyrun komutanım." dedi garson. Ben şaşırırken Batuhan da beklemiyor olacak ki şaşırmıştı ama mimiklerini çok iyi kontrol ettiği için hemen yüz ifadesini düzeltti.
"Sen kimsin aslanım?" diye sordu. Garson cebinden cüzdanını çıkartı ve cüzdanın dan asker kimliğini çıkartıp Batuhan'a uzattı. Batuhan kimliği incelerken kaşları havaya kalktı ve dudağının kenarı kıvrıldı.
"Demek Van'dan buraya atandı askerliğin?"
"Evet komutanım."
"Beni nereden tanıyorsun o zaman?" diye sorduğunda garson tam cevap verecekken yanımızdan geçen garsonun elinden tabak kayıp kırılmıştı. Olduğum yerden irkilip hemen kafamı sese doğru çevirdim. Batuhan ayaklanıp yanıma doğru geldi.
"Komutanım geliyorum hemen, kusura bakmayın." dedi ve hemen kırılan tabakları toplamak için köşede duran süpürgeyi almaya gitti. Elini belindeki silaha doğru tuttuğu gördüğüm Batuhan'a baktım.
"Batuhan ne yapıyorsun?"
"İyisin değil mi?" diye sordu.
"İyiyim merak etme. Bana gelmedi."
"Olsun, sen bana emanetsin." ben kimseye emanet değildim. Ben kendimi korumayı elbette biliyordum. Ama yine de susmayı tercih ettim.
"Özür dileriz. Buyurun siparişlerinizi alabilirim." dedi bir kadın garson. Ben gülümserken Batuhan ciddi yüz ifadesiyle bakıyordu. "Bir kahve, bir de," dedim ve Batuhan'a baktım. Bana baktı ve "çay." dedi. Kadın garson kafasını sallayıp gitti.
"Hiç tanışmamışız gibi," dedi ve elindeki söz yüzüklerimize baktı. "hiç sözlenmemişiz gibi kendimi tanıtmaya başlıyorum o zaman." onayladım onu kafamla.
"Ben Batuhan, Binbaşı Batuhan Çelik. Bildiğin gibi askerim, bu zamana kadar tek aşkım her zaman mesleğim ve vatanım oldu. Her zaman tetikte kalan biriyim, daha demin gördüğün gibi." dedi ve sözünü kesen garson siparişleri verip gitti. Sondaki cümlesini yaptığı hareketi normal karşılamam içindi. Kafamla garsonu takip ederken geri Batuhan'a döndüm, gülümseyerek baktım devam etmesi için.
Çayına pakete olan şekerleri tek tek iki adet atarken konuştu, "Yani sözün kısası ben buyum Dolunay Korkmaz. Evet bu evliliği ilk bende istemedim, hatta şuan olmaz desen bile bu evlilik asla olmayacak. Kadınların sözü her zaman benim için ilk sırada durur, bu konu dahil." çayını karıştırdı ve bana baktı derince.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Askerin Karısı +18
Teen Fiction"Zorla evlendik farkındasın değil mi?" dedim dehşetle. Umursamadı ve gözlerimin en derine bakıp, belimde olan eli belimi okşamaya başladı. "Evet karıcım. Gayet farkındayım." dedi.