5 / Evim

87K 3K 927
                                    

2 gün, koskoca 2 gün geçmişti.

Bu 2 günde bütün alışverişler tamamlanmıştı. Mobilyalar alınmıştı. Batuhan'nın kendine ait olduğu müstakil iki katlı evi olduğunu söylemiş, evimizin orası olduğunu dile getirmişti.


Bugün evimize gidip mobilyaların yerlerinin iyice düzenleyeceğimizi ve gelinlik falan bakacağımızı söylemişti. Üstümde beyaz yazlık bir elbise boyu diz kapaklarımı geçmiyordu, altımda beyaz spor ayakkabı ve beyaz çantamla beyazlar içinde dışarıda arabasıyla gelmesini bekliyordum.

Telefondan mesaj olarak 10 dakikaya ordayım demişti tam 5 dakika 34 saniye önce. Ayakta beklerken örnek ev dizaynları olan bir uygulamaya girdim telefondan. Sade, şık bir evim olsun isterdim her zaman. Güzel tasarımları olan ev fotoğraflarını telefonuma kayıt ettim ve tanıdık olan araba sesiyle sesin geldiği yöne kafamı çevirdim.

Siyah arabasıyla tam önümde durmuştu. Bu arabanın sahibini ve arabayı tanıdığım için direk sürücünün yanındaki koltuğa doğru arabanın önünden geçip kapıyı açarak oturdum. Sürücü tarafına bakınca iri vücudu, keskin yüz hatları ve beni içine çeken gözleriyle her zamanki gibi karşılaştım.

"Hoşgeldin." dedi ve telefonunu tutacağa yerleştirdi. Bende yerime iyice oturdum, çantamı kucağıma alıp kemerimi taktım. Ona doğru dönüp, "Hoşbuldum." dedim ve camımı biraz hava gelmesi için küçük bir boşluk bırakarak açtım.

Çalışan arabayla gaza basarak ilerlemeye başladık. Ne ben konuşuyordum, ne de kendisi. Sıkıldığım için telefondan ev dizaynlarına bakmaya devam ettim, çok zevkli insanlar vardı cidden. Aklıma gelemeyecek dekorasyon fikirlerini insanlar yapmış bizde tadından bakalım diye paylaşıyordular. İyi ki paylaşıyordular şahsen, yoksa hayata aklıma gelmeyecek soft dekor işlemleri vardı.

İyice yol kat etmiştik. Hâlâ ses soluk çıkmıyordu. Benim için hava hoştu, telefonumla ilgileniyordum.

"Dolunay," dendi bir anda. Sessiz olan arabanın içinde sesi sanki dalgalanmıştı. Ona doğru kafamı çevirdim.

"Efendim?" dediğimde tam konuşmak için dudaklarını aralamıştı ama benim telefonum çaldığı için bana bir bakış atmış sonra direk yola odaklanmıştı. Telefonumda çalan kişiye bakınca çocukluk arkadaşım Oğuz arıyordu. Aramayı kabul edip telefonu kulağıma doğru elimle tuttum.

Yüksek, sevecenli, özlem dolu sesiyle, "Dolunay'ım, özledim kız seni!" dedi Oğuz. Sesi sanırım Batuhan'nın duyacağı şekilde gitmişti çünkü, kaşlarını çatmış direksiyon tutan elindeki damarlar sanki belirli değilmiş gibi daha çok belirli hale gelmişti.

"Oğuz, napıyorsun sen?" dedim, özledim seni deseydim Batuhan'nın bana olan bakışları altında ezilmek asla istemiyordum.

"Hiç be kızım, napsın bu Oğuz? Anca bu varoşlarla uğraşıyorum." bıkmış bir şekilde oflaya puflaya demişti.

"Varoşlar da kim?"

"Şey işte bu Yusuf ve Özlem." eskiden çok yakındık ama dışarı hiç bir zaman çıkmadığım zamanlarda konuşmayı çok aza çekmiştik. Yusuf ve Özlem birbirine aşıktı eskiden, tabii hâlâ öyle mi bilmiyorum.

Askerin Karısı +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin