"Hayal ettiğimden daha da güzel bir gelin oldun Asuman Karalı. Kalbim kalbine mezara kadar mühürlü, hiç bir güç sana olan bağlılığımı delemez yada zedeleyemez. Sen benimsin, ben seninim. Sen benim alın yazımsın, yüce Allah'tan bir hediyesin. Ben hed...
Ufak bir konuşma yapıp sizi bölümle baş başa bırakacağım.
1k okunma alan bir bölümün 200 küsür oy alması 30 yorum alması zannımca haksızlık. Hem de en büyüğünden. Daha öncede söyledim yazar kaprislerinden bıktığınızın farkındayım ama söyleyip yada yazmaktan başka çarem yok.
Yazmayı, bu evrende var olmayı seviyorum. Ama bir beklentim var. Bir hayalim var. Kitap basmak falan değil kalbinize dokunduğunu bilmek istiyorum.
Wattyde o kadar saçma o kadar okunmayacak cinsten hikaye varki örneğin; ensest içerikli kitaplar (kişinin kendi aile içi bireyleriyle ilişkiye girmesi; kardeşi, babası, annesi, ablası falan fistan.) , kadını kölesi yapıp cinselliğini gideren bir objeden gören erkekler, eziklenen kadınlar vs. vs. Daha çok örnek verebilirim bunun hakkında. Okunma sayılarına bakın "MİLYON" okunuyor. Koskoca MİLYON.
Yani demek istediğim watty kitlesinin kaliteli kitaplara değer vermemesi. Belki benim de kalemim yetersizdir kiminize göre amenna ama oy vermeyişiniz can sıkıcı.
Çok sevdiğim okumaktan keyif aldığım bir yazar sırf bunun için wattyi bıraktı. Değer göremediği için. Ben de bırakıp gitmek istemiyorum ama bazen bir bunalım vuruyor insanı.
Bıraksam mı, gitsem mi diye. Sonra sizler benden bölüm bekleyen siz sevgili okurlarım geliyorsunuz aklıma ve kendimi toparlıyorum.
Beni dinlemekten öte okuduğunuz için teşekkür eder keyifli okumalar dilerim.
♣♣♣
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
♣♣♣
ON YEDİNCİ BÖLÜM ♣KÜÇÜK AMA BÜYÜK KALPLER
Yazar Anlatımıyla
Şubede kendilerine ayrılan koğuşta yalnızdı Tomris. Diğerleri şubenin arkasındaki bahçeye konulmuş çardakta çay kahve içip sigara yakıyorlardı o ise dolmasına izin vermediği gözleri ama içeriden sızlanan kalbine direnerek elinde tuttuğu küçük vesikalık fotoğrafa bakıyordu. Eski bir fotoğraftı, çok eski.
İçi üzüntüyle ezilsede buna tahammül edemiyordu. Oturduğu sandalyede rahatsızca hareketlendiğinde kırmızı dudakları arasından ciğerlerine nefesler hapsetti. Fotoğrafın kıvrılan yerlerini yıpranan yerlerini parmaklarıyla arşınladı.