Gözlerimden akan yaşların sayfaları ıslatmasına ve eski kağıtta yavaşça yayılıp el yazısını dağıtmasını seyretmeye dalmıştım. Bir süredir öylece mürekkebi dağılmış ve farklı bir şekil almış ve hemen ardındanda kurumuş olan mürekkebe öylece bakiyodum. Saat kaçtı, ya da hava mı kararmıştı umursamadan tüm zamanımı o deftere bakarak geçirmek istiyordum.
Yaşların biriktiği gözlerimi ellerimle bastırarak sildim ve bulanıklaşmış görüşümü düzeltip bir sonraki sayfayı okumak için yerime kuruldum. Elimde sıcak bir kahve, omuzlarımda sıcak bir battaniye... Elbette o sıcacık anılarla dolu günlük de diğer bir elimde. Ağlamaktan ağırlaşmış ve uyku basmış gözlerim kapanıyor olsa bile asla o dağınık el yazısını okumayı bırakmaya niyetim yoktu. En son kaldığım sayfadan devam ettim okumaya. Bir süre de okudum yazılarını.
"1994
Sevgili Günlük
Bugün Han ile çok güzel zaman geçirdim, sanırım eskisi kadar utanmıyor, buna sevindim. Sınıftakiler beni ve Han'ı bir partiye çağırdılar, haftaya cuma günü. Gitmek ya da gitmemek konusunda hiç ama hiç emin değilim, daha önce hiç partiye gitmedim. Sanırım bu durum benim yaşımdaki ergen bir liseli için biraz utanç verici, benim gibi ergenler mutlaka bir partiye gitmiş ve yasa dışı bir şekilde reşit dahi olmadan sarhoş olmuşlardır, öyle değil mi? Bu parti benim için ilk olacak! Kendimi heyecanlı ve gergin hissediyorum. Fazla mı kasıntıyım?""1994
Sevgili Günlük
Partiye gitmek yerine Han'la kaykay sürmeye gideceğim. Aslında kaykay sürmeyi bilmiyorum ama eğer bunu Han'a söylersem buluşmayı iptal eder, bundan eminim. Onunla buluşmak beni rahatlatıyor, şu "safe place" tabiri bu herif için yaratılmış olmalı. Bazen kafası iyi gibi davranıyor, aklı havada ve asla ama ASLA gergin ya da panik içerisinde olmuyor! Bu harika bir şey. Sanırım onu hemen tanımaya başladım. İnsanlara fazla hızlı alışıyorum sanırım. Belki de fazla yalnızım... Ah bu ne karamsarlık be! Han olsa böyle söylerdi işte.""1994
Sevgili Günlük (bu cümleyi yazdığımda kendimi kız gibi hissediyorum, bir daha yazmayacağım...)
Bugün Han ile kaykay kaymaya gittik. Garipti. Kötü değil... GARİPTİ. Benim kaykay süremediğimi anlaması onun gibi bir profesyonel için fazla zaman almadı. O da bana nasıl kaykay ayrılacağını öğretmek istedi, bende kabul ettim tabii. Sonraaa, sonra... ben yere çakılamayayım diye (yere çakılmam an meselesiydi) ellerimi tuttu. Bu iki arkadaş için sıradan bir şey değil mi? Evet gayet sıradan bir durum ama benim hissettiklerim bunun kesinlikle SIRADAN kavramından milyonlarca ışık yılı kadar uzak olduğunu söylüyor! (Böyle konuları asla bir deftere yazmam ancak psikoloğum her haltımı yazmam konusunda her seansta beni tembihliyor, bu yüzden yazıyorum bu dehşet saçma şeyleri!)"Bana karşı olan hislerinin bu kadar eskiye dayandığını bilmiyordum. Bunu bilmiyordum. Onun hakkında bilmediğim her şey canımı yakıyordu. Belki onu yeterince tanıyamamıştım. Tanıdım sanmıştım ama hayır. Psikoloğa gittiğini bile bilmiyordum. Ya da bir sorunu olduğunu. Hepsi beni iğrenç hissettiriyordu. Onu hiç taniyamamissin gibi hissettiriyordu. Sanki her şey benim yüzümden olmuş gibiydi...
Eğer onu yeterince tanısaydım, sorunlarını benimle paylaşabilmesi için ona o güveni verebilseydim belki kendi canına kıymazdı!
Belki de tüm suç bendeydi. Ona yeterli ilgiyi verememiştim.
Bu düşünceler beynimde dönüp dolaşırken gözlerimden damla damla yaş akıyor ve defterdeki yazıyı dağıtıp okunamaz hale getiriyordu. Defterin zarar görmesini istemediğim için kapağını kapadım ve bir süre göz yaşlarımın dinmesini bekledim. Yaklaşık 15 dakika kadar sonrasında ise bu histen ve duygudna kurtulup günlüğü okumaya devam ettim.
"1994
19 Mart
O kaykay gününden sonra onun yanımdayken kendimi gergin hissetmeye başladım. (Pskoloğum yazılarımda duygulardan söz etmemi söyledi) Gergin ve heyecanlı. Gereksiz bir heyecana kapılıyorum. O gün elimi tuttuğunda olduğu gibi hissetmek falan istiyorum sanırım. Yaniii...dokunmak? AAA SİKTİR! FAZLA DERİN DUYGULARA İNDİM! SİKTİR SİKTİR SİKTİR!! Pekala ben gidiyorum, benden bu kadar."Salya sümük ağlayan ben bu yazıladı okuyunca birden gülmeye başladım.
Minho'nun yazısı aceleyle ve özensiz yazılmıştı. Sanki bir yere yetişmesi lazımmış gibi okunaksız bir yazıydı. Bunun üzerine gözlerimdeki yaşlar görüşümü bulanıklaştırıyordu. Zor olsa bile okumaya devam edecektim.
"1994
21 Mart
Bugün okulda Han'a arkadaş gözüyle bakmak o kadar zorlaştı ki en sonunda keçileri kaçırdım (bu söz yaşlı hissettirdi...) Duyguları bu kadar hızlı kabul etmek bazen iyi olmuyordu işte. Duygularımı hiç sorgulamadım. Belki de duygularımı yanlış anladım, daha önce hiç aşık (fazla iddialı oldu) olmadım, nasıl bir şey bilmiyorum. Kesinlikle ona karşı o anlamda hiç bir duygu hissetmiyorum! Sadece bir yanlış anlaşılma. Daha önce doğru düzgün bir arkadaşım bile olmadı. Arkadaşlık böyle bir şey olmalı...(inanmadım)
Tanrım kimi kandırıyorum, kim bir arkadaşını dudaklarımdan öpmek ister ki? Arkadaşlığı tatmamış olabilirim ancak bu işte bir terslik olduğunu anlayabilecek zekaya sahibim. (Sanırım) Üstelik bu aptal günlükle dertleşiyorum, beni akıl hastanesine kaldırın lütfen!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Dead Cat | Minsung ✓
RomanceDÜZENLENİYOR~ Sevgilisinin ölümünün ardından tıpatıp ona benzeyen birisiyle tanışan Han Jisung zamanla bu benzerlikler arasında kafası karışır ve ne yapacağını bilemez hale gelir.